Bugün biraz karamsarım!

A -
A +

Bütün sektörlerde bir telaş bir heyecan: "Çin geliyor, aman, ne olur devlet baba bizi bu sıkıntıdan kurtarsın, kota koysun, engellesin, elinden geleni yapsın, bizi bu tehlikeden korusun!" Eski alışkanlıkları değiştirmek ne kadar zor. Bu davranış tarzı bundan 20-30 yıl öncesine ait aslında. O zamanlar bütün sektörlerdeki şirketler, koruma duvarlarının arkasında "asude bir hayat" yaşarlardı. Kâr marjları şuursuzca yapılan yönetim hatalarını örter, kimsenin ayıbı yüzüne vurulmazdı. Ama 1980'li yılların başından itibaren küreselleşme çağının ayak sesleri duyulmaya, bilgi çağının normları işleri zorlaştırmaya başlamıştı. Ama çoğu kimse ve şirket bunun farkına varamamıştı. Turgut Özal, iktidarının sonlarına doğru eski alışkanlıklarını sürdürüp devletten destek isteyen iş adamlarına "Fazla yat ve katlarınızı satın" vecizesiyle cevap vermiş, onları rasyonel davranmaya, öz sermaye ile verimli üretmeye davet etmiş ve belki de bu yüzden de oy kaybetmişti. Belki yirmi yıl önce küreselleşmenin bu boyutlara varacağı, Çin'in bu derece etkili bir rakip olacağı bizim gibi önünü pek fazla göremeyen ülkeler için kestirilemez bir gelişmeydi ama; son on yıldır Çin'in 2005'te uygulanacak serbest ticaret rejimiyle patlama yapacağı dillendirilmekteydi. İşte şimdi o günler geldi çattı. Şimdi ne yapacağız diye kara kara düşünmenin faydası yok elbette. Oturacağız ülke olarak, sektörler ve şirketler olarak yeni stratejiler geliştireceğiz. Mesela kaliteli ve katma değeri yüksek mal ve hizmetlere ve bunları üreten teknolojilere kafa yorup, yatırım yapacağız. Pahalı olan iş gücümüzü daha verimli kullanmak için kafa yoracağız. Bütün şirketler ve sektörler olarak, ihracatta birbirimizi baltalamayı bırakıp birbirimize destek olacağız. Devlet olarak özelleştirmeyi bir an önce halledip, ağır borç yükünden ve ekonomik karadelik KİT'lerden paçamızı kurtaracağız. Uluslararası strateji uzmanlarının tavsiyelerine uyarak bütün dünyanın hayran olduğu milli ve yöresel kültür değerlerimizi bütün gayretimizle muhafaza edip, sonra bunları dünyaya açıp buradan muazzam gelirler elde edeceğiz. Millet olarak bundan sonra işimizin daha zor olduğu bilinciyle kenetleneceğiz, bütün dünyada sıcak savaşların yanında, en az onlar kadar tehlikeli ekonomik savaşların olduğu bilinciyle hareket edeceğiz. Japon gibi sadık, Alman gibi tutumlu ve çalışkan, Amerikalı gibi şen şakrak ve üretken olmaya çalışacağız. Bunları yapamazsak mı? Ne olacak, o zaman yeniden 1950'li yılların fert başına milli geliri 40-50 doları geçmeyen dördüncü dünya ülkesi konumuna razı olacağız. Tabii bu seçimi hür irademizle yapacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.