Bütünü görebilmek!

Meselelerimizi sistem bütünlüğü içinde düşünmeye bir türlü alışamadık. O zaman da verimsizlik yakamızı bırakmıyor. Sistem anlayışının önemini kavrasak birçok problem yok olup gidecek. Bugün bir konuyu tekrar gündeme taşıyacağım, böylece hem sistem düşüncesinden neyi kastettiğimi hem de bir problemi gündeme getireceğim. Her büyük şehrin trafik problemi olur. Hele İstanbul gibi bin türlü taarruza karşı savunmasız bir şehrin daha da büyük olur. Göçler, birkaç günlük, günlük giriş çıkışlar İstanbul'u bir metro-köy olmaya götürdü. Yıllardır konuşulur dururdu ama bu konuda bir master plan ortaya konulmuş değildi. Son yıllarda Büyükşehir Belediyesi'nin böyle bir genel plan çerçevesinde İstanbul'un trafik problemine çözüm aramaya yöneldiğini hissediyorum. Çünkü belki ben kaçırmışımdır ama Sayın Kadir Topbaş'ın böyle bir master plan deklare ettiğini duymadım. Ancak kendisi yıllar sonra "İstanbul'un trafik problemine sistem anlayışıyla çözüm bulma eylemini başlatan başkan" olarak anılacaktır. Şimdi gelelim probleme... Türkiye'nin en önemli gelir kaynağı turizm olacaktır. Çünkü dünyanın en zengin kültürel değerlerine sahip bir arsanın üzerinde oturuyoruz. Turizmin giriş çıkış noktaları havalimanlarıdır. Şimdi İstanbul Atatürk Havalimanına giriş trafiğini takip edin, günün hemen her saatinde özellikle de hafta sonlarında havaalanına komşu iki fuar alanının sebep olduğu yoğun trafik dolayısıyla nasıl bir keşmekeş yaşandığını, nice insanların uçaklarını kaçırdıklarını görürsünüz... Şimdi soruyorum: Havaalanına giriş çıkış problemi mi daha önemliydi, yoksa İstanbul'un diğer semtlerine yapılan alt-üst geçitler mi? İşin garibi İstanbul'un belki de en önemli kavşağı olan havaalanı giriş kavşağı konusunda ne bir beyanat, ne de bir faaliyet görünmüyor yıllardır. Havaalanına giden bütün yolları açıyorsunuz, o kavşağı es geçiyorusunuz. Bunun neresi "sistem düşüncesine" uyar! Bilmem derdimi anlatabildim mi?