Canlı canlı Jack Welch!

A -
A +

Süreyya Ciliv'i yıllar öncesinden, daha Amerika'da Bill Gates'le beraber çalışırken tanımış ve o zamanlar İş Dünyamız programında misafir etmiştik. Yılların onu hayli olgunlaştırmış ve heyecanını kaybetmeden koskoca bir şirketin yöneticisi olmak özelliğini kazandırmış olmasına çok sevindim. Suzy ve Jack Welch çiftini takdim ederken yaptığı kısa, heyecanlı, oturaklı, anlamlı, birleştirici, Türk milleti için son günlerdeki sıkıntılarına ilaç olacak açılış konuşmasının daha uzun sürmesini istedim gayriihtiyari. Umarım bir gün İş Dünyamız programında yeniden birlikte oluruz. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Çünkü çok rahat bir şekilde ifade etmeme izin verirseniz, "Kimseye yalakalık yapmak diye bir âdetim olmamıştır, ölünceye kadar da olmayacaktır." Ancak bu satırların yazılmasına gerçekten yönetim bilgisinin, iş liderliğinin, değişim ustalığının, tabiiliğin, samimiyetin, şeffaflığın, cesaretin simgesi olmuş ve bu yüzden "Yüzyılın Yöneticisi" unvanını hak ederek kazanmış Jack Welch ve hanımı Suzy'nin tatlı sohbeti sebep oldu. Soru cevap şeklinde geçen sohbette Suzy'nin soruları yanında, herkesten önceden sorular alınmış videoyla. Arkadaşlarla İstanbul'un tatlı(!) trafiğinde giderken "Abi sen de bir soru sorsana" dediler ve de bendenizin sormayı düşündüğüm soru ilk videoda çıkınca bayağı havalandım. Soru şu idi: "İş lideri, patron, yönetici, girişimci -ne derseniz artık- bu insanları, dolayısıyla sizi en çok mutlu eden, sevindiren şey nedir?" Cevabı da önceden vermiştim: "Beraber çalıştığım binlerce insanın hayatını değiştirmek, onlara mutlu olacakları bir iş ortamı sağlamak ve onların, çoluk çocuklarıyla mutlu olduklarını görmek!" Yıllardır kafamda dönüp duran sorunun cevabını gerçekten bu işe hayatını vakfetmiş bir iş liderinden daha duymak beni fevkalade rahatlattı. Özellikle Türkiye gibi ne idüğü belirsiz fırtınalar kopartılarak allak bullak edilen iş hayatını bütün risklerine, belirsizliklerine, tehlikelerine, sıkıntı, üzüntü hatta kahır ettirici havasına rağmen, ülkenin potansiyelinin farkında olarak insanların "mutluluğu misyonunu" heyecanla benimseyen iş adamlarımıza, bu misyonu gerçekleştirmelerinde yardımcı olmalıyız. Yoksa bir iş adamı en iyi araba, en iyi ev, en iyi yazlık, sınırsız gezip tozma, para harcama imkânı için böyle bir sıkıntıya katlanmaz. Hatalar olur, yanlışlar yapılır, ama derinden derine bütün müteşebbislerin gönlünde bu misyon vardır. "EĞİTİM ŞART!.." İşte bu yüzden Jack Welch'in bir buçuk saat süren sohbetinden çıkardığım; bence en önemli hususu paylaşıp kısa keseyim. Welch diyor ki: "Ben Türkiye'yi pek tanımam, potansiyeli olduğu söylenir, tamamdır, ancak Türkiye'nin Turkcell gibi, heyecanlı, eğitime ve danışmanlığa önem veren kaç tane şirketi var, ben ona bakarım. Çünkü 'kazanmak isteyen' şirketler ve kişiler olmadıkça ülke olarak bir yere varamazsınız..." Birkaç hafta evvelki yazılarımdan birinde iş dünyayamızın hücreleri, yapıtaşları olan şirketlere sahip çıkmamız gerektiğine dair bir ahkam da bendeniz kesmiştim. "Ev danası öküz olmaz" der Anadolu insanı, hani o, "Oyu benimle bir olur mu?" diye hafife alınanlar. Biraz şişinmek de lazım oluyor bazen. Bu dünya devini dinleme fırsatını veren "İştecell"e, Süreyya Ciliv ve ekibine, kusursuz organizasyonu için teşekkürler... Bu arada, otuz dokuz yılın otuz beş yılında; bazen okuyucu bazen görevli olarak beraber olma imkânı bulduğum Türkiye gazetesine nice başarı dolu yıllar diler onun "Muhteşem Liderine" en derin saygılar ve en içten sevgilerimi arz ederim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.