Bayatladı ama, şu meşhur 'Öğrenilmiş Çaresizlik' dedikleri durumu ben de bugün köşeme taşıyacağım... İki versiyonu var malum; birisi pireyi kavanoza koyarlar. Uzun zaman sıçrayıp kafayı kavanozun demir kapağına çarpan pire, kavanozun kapağı açıldığı halde daha yükseğe sıçrayamaz ve kavanozun içinden çıkamaz. Diğer hikâye de bir akvaryuma hapsedilen köpekbalığıyla ilgili. Köpek balığı ile kendisine yem olarak sunulan diğer balıkların arasına cam bir duvar koyarlar. Köpek balığı akvaryuma salınır salınmaz diğerlerine hışımla ve iştahla saldırır. Ancak görünmez duvara öyle bir toslar ki feleğini şaşırır. Bir daha, bir daha derken kan revan içinde kalır. Uzun zaman sonunda artık saldırmaz olur. O duvara kadar gelir ve daha ileri gidemez. Ancak kendine verilen kokmuş ölü balıklarla idare etmeye alıştırır kendini. İşte bu anda canlı taze balıklarla dolu olan bölme ile aradaki cam şeffaf bölmeyi kaldırırlar, zavallı köpek balığı o sınıra kadar gider ve geri döner. Bir rivayette açlıktan ölür... Bu, bizim neslin bire bir yaşadığımız bir durumdur. Rahmetli Turgut Özal'a kadar sürdürülen baskıcı hatta ezici yönetim tarzı hepimizi belli sınırlar içine hapsetmişti. O'nun döneminde birazcık sınırlarımızın dışına çıkabileceğimizi hissetmiştik. Ama sonra 'baba ve şürekâsı' bizi tekrar sınırlarımıza çekilmeye ikna(!) ettiler. 28 Şubat denilen acı verici günler de yine 'görünmez duvarlara' toslayarak 'çaresizliği öğrenmeye' zorlanmıştık. Aslında altmış küsur yıldır bu milletin her bölümünde, devlette, üniversitede, özel sektörde, doğuda, batıda, kuzey batıda uzun yıllar bulundum. İnsanımızın hadi rakam da vereyim yüzde doksanı ve fazlasının rejimle bir derdi olduğunu görmedim. Bizim millet de şimdi Tunus; Mısır, Libya, Suriye vs. gibi ülkelerde halkın istediği gerçek anlamda 'Demokratik, laik bir hukuk devleti'ni arzulamakta idi. Ancak görünmeyen bir mekanizmanın bu arzumuzla aramıza koyduğu şeffaf duvarı yıllarca fark edemedik. Şimdi son on yılda böyle bir duvarın olmadığını 'Öğrendik' ve 'Çaresizlik'ten kurtulma yolunda büyük adımlar attık. Daha atılacak çok adımlarımız var. Darısı bize ve bütün çaresizlikten kıvranan milletlerin başına olsun!