Çocukluğumuzun en güzel oyunlarından biri annelerimizin yününü yumak yaparken çileyi iki elimizle tutup, ipliğin bir sağa bir sola gidişini takip etmek değil miydi? İşte bu oyun oynanırken çileyi minik ellerimizin arasından kaçırıverirdik bazen. O zaman olan olur, yün çilesi içinden çıkılmaz bir şekilde karmakarışık bir hal alırdı. Ve bizim çocuk aklımızla çözmemiz mümkün olmayan muhteşem bir problem gözler önüne serilirdi. Annenizi hatırlayın. Ne yapardı? Önce karışık yün yumağını şöyle bir tifterdi. Sağını solunu bir kurcalar sabırla bu işleme devam eder, sonunda kararlı bir edayla bir yerden çekmeye başlar ve sonra, yine kararlı olarak ve gözünü yumaktan ayırmadan sürdürdüğü bir çaba ile yumağı çözer çileyi ellerimizin arasına asar o tatlı oyun, anneciğimizin tatlı tebessümü eşliğinde devam eder giderdi. Oyunun en önemli motifleri "ipin ucunu kaçırmamak" veya "düğümün ucunu yakalamak" olarak özetlenebilir. İşte Türkiye son yıllarda ipin ucunu iyice kaçırmıştı. Muazzam bir problem yumağıyla karşı karşıya kalmıştık. Avrupa Birliği trenini kaçırmamak için gösterdiğimiz gayretler uzun yıllardır tartışılmasına bile tahammül edemediğimiz problemler yumağını ele alma imkânını sağlamıştı. İpin ucunu yakalamaya çalışıyorduk. Son koalisyon hükümeti bu çok can sıkıcı işe soyunmuş ve belli ölçüde başarılı da olmuştu ancak işin sonunu getirmeye ömrü vefa etmedi. Şimdi yumak AK Parti'nin önüne daha bir takip edilebilir halde gelmiş oldu. Millet yılların birikimi olan bu sıkıntılı durumu daha cesaretle ele alabilmesi için Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına büyük bir destek verdi. Onlar da dışarda AB'ye yönelmek üzere yumağın İtalya ucunu tuttular, içerde de ekonomiyi yiyip bitiren israfın önlenmesi hamlesine milletvekili lojmanları ucundan asılarak işe başladılar. Bu iki ucu çektikçe Alaşehir deyimiyle "çayneşik işlee düzelcek" gibi görünüyor. Ne dersiniz?