Cemil Usta

A -
A +

Onunla yaklaşık on yıl önce tanışmıştık. Yeni taşındığımız semtte koltuk döşemecisi sorduğumuz bir arkadaş onu hararetle tavsiye etmişti, "İstanbul'da az rastlanan cinsten bir sanatkâr" demişti. Gerçekten eski koltuk takımı yepyeni olmuştu. Aldığı para emsaline göre aşırı yüksek değildi ama yapılan iş bayağı farklıydı. Yıllar sonra salonumuz için klasik bir koltuk takımı almak gerekti. Ancak değişik bir isteğimiz vardı. Koltuklardan biri açılıp yatak olmalıydı. İstanbul kazan biz kepçe böyle bir takım bulamadık. Çoğu kimse de klasik takımın bir kenarına bir "çek yat!" tavsiye etti. Sonra aklıma Cemil Usta geldi. Mekanını değiştirmiş. Şirin bir mobilya meşheri (şimdi show-room diyorlar) yapmış. Aradığımız tipte klasik koltuk takımları da satıyordu. Derdimizi dinledi. Yani "Şimdiye kadar dinleyip de satış yapamamış bir satıcı görülmemiştir" İngiliz atasözüne uydu. Sonra koltuk iskeletlerini imâl eden arkadaşıyla konuyu görüşmek üzere bir kaç gün müsaade istedi kibarca. İki gün sonra aradı. İki usta kafa kafaya verip bizim herkese acayip! gelen isteğimizi yerine getirebileceklerini söylediler. Sonunda o koltuklara uygun olsun diye salonun tüm mobilyasını sattı bize. Şimdi büyük koltuğumuzun içinden çıkıveren yatağımızla misafir ağırlama kapasitemizi yüzde 40 artırmış olduk. Bu tatlı alışveriş bizi biraz daha yakınlaştırdı. Ara sıra görüşür olduk. Ancak son üç yıldır pek görüşememiştik. Dün koltuklarla ne rahat ettiğimizi, yıllardır hiç deforme olmadıklarını konuşunca içimden onu arayıp hem bir teşekkür etmek ve de hatır sormak geçti. Yıllardır tanıdığım Cemil Usta krizlere rağmen yine etrafına pozitif enerji saçıyordu. Ancak ilk defa biraz tedirgin olduğunu anladım sesinden. İşte söyledikleri belki sesine kulak veren birileri çıkar: "Resul ağabey, halimize şükür ancak, piyasa çok durgun. Esnafın hali hiç iyi değil. Yaprak kıpırdamıyor desem abartı olmaz. Beni bilirsin, kolay kolay yelkenleri suya indirmem. Ancak bütün masraflarımızı kısmamıza rağmen ayakta durmakta zorlanıyoruz. Bir ümitle bugüne kadar dayandık. Ümidimizi kaybetmiş değiliz. Ancak dayanma gücümüz tükeniyor. O zaman bizim yapacağımız birşey kalmaz. Allah korusun esnaf yıkılırsa meydana gelecek kriz de başka krizlere benzemez. Bir de abi siz daha iyi bilirsiniz de. Son zamanlarda bir teşvikli iller meselesi var ya. O da beni korkutuyor biraz. Büyük bir tekstil ve konfeksiyoncu arkadaşım var. Fabrikasını söküp Malatya'ya götürüyor. Orada vergi, sigorta az ödeniyormuş, enerji ucuzmuş diye. Şöyle bir düşündüm de. Bu fabrikanın İstanbul'dan taşınması, işçisi, fasoncusu, yan sanayicisi en azından beş bin kişiyi işsiz bırakacak. Tabii bunun başka faydaları vardır benim aklım ermez ama bu insanlar ne yapacaklar? Neyse başını ağrıttım. Yazılarını okuyorum ara sıra. Ama hiç esnafın derdini dile getirmiyorsun. Gerçi sen yönetim konularına ağırlık veriyorsun biliyorum. Neyse başını ağrıttım. Bir kahvemi içmeye gel. Beklerim abi. Aradığın için teşekkür edirim." İşte böyle millete birazcık kulak verince neler neler duyuyor insan. Bir de bu millete gönül versek neler olur?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.