Çin Seddi'nin ardına sığınmak!

A -
A +

Bir zamanlar -ve bir rivayet- Çinliler Türklerden korktukları için Çin Seddi denilen dünyanın en uzun ve yüksek duvarını inşa etmişler. Bu muhteşem korkaklık(!) abidesini fotoğraf ve filmlerden tanıyorum. Bizzat görmek istediğim turistik objelerden biridir. Güya bizim dedelere bu binlerce kilometre uzunluktaki surlar da kâr etmemiş, Çin ellerine sefer üstüne sefer düzenleyip asırlar boyu sarı ırka korku salıp durmuşlar!!! Bakın şimdi manzaraya; sarımsak beldemiz Kastamonu Taşköprü ilçemizin Belediye Başkanı Hasan Altan beyanat veriyor: "Mersin'deki bir firma Çin sarımsağının kilosunu 300 bin liraya malediyor. Üzerine 'Taşköprü Sarımsağı' yazıp kilosunu 2-3 milyon liradan piyasaya sürüyor." Çinli ve Türkiye'deki partneri ayıp etmişler. Uluslararası Patent problemidir. Nitekim devlet yakalanan 'sahte sarımsak'lara elkoymuş. Çiftçi ve sanayicinin korkusu... Diğer bir olay; ülkemizin önde gelen otomotiv yedek parça ihracatçılarından birinin patronu "Çin, yedek parça sektöründe de devreye girdi. Ucuz insan gücü ve düşük girdi maliyetleri ile fiyat kırarak dengeleri bozdu. Bu rekabetten galip ayrılmamız için devlet desteğine ihtiyacımız var. Devlet -bazı tarım ürünlerinin ihracatına verdiği gibi- sanayiciye de prim verip bizi desteklesin!.." diyor. Bu iki örnekte de görüldüğü gibi çiftçi de sanayici de 'Çin korkusu'ndan mustarip. Sanayi çağının eski alışkanlığını sürdürüp koruma duvarlarının arkasına sığınmaya çalışıyorlar. Aslında nasıl ki bizim cengaver dedelerin saldırısından Çin Seddi, Çinlileri korumaya yetmemişse, bilgi çağının globalleştirdiği dünya ticaretinin saldırılarından korunmada devlet eliyle inşa edilen 'korumacılık' bizim tarım ve sanayimizi korumaya yetmeyecektir. Kaliteliyi ucuza satmak!.. Ne mi yapacağız? Kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmak üzere bilgiyi en iyi şekilde yorumlayıp uygulamak için gerekli 'Yönetim usul ve tekniklerine' kafa yoracağız. Amerikan şirketlerinin bu iş için her yıl yüz milyar dolar eğitim bütçesi ayırdıklarını, Çinlilerin ise üç bin yıllık ticaret ve yönetim tarzlarını bilgi çağının gereklerine uydurmakta zorlanmadıklarını bileceğiz. 'En kalitesiz malı en pahalıya nasıl satarım' paradigmasından 'En kaliteli malı en ucuza satarak insanlara nasıl faydalı olurum' paradigmasına atlayıp çok çalışacağız, çooook!!!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.