Liderlik, yönetim biliminin en önemli konusu olmaya devam ediyor. Gerçekten örgütler liderleri kadar güçlü, değişime açık, vizyoner, öğrenen, neşeli... olabiliyorlar. Sinpaş'ın davetlisi olarak 'Sürdürülebilir Başarı İçin Liderlik' konulu toplantıyı takip etme imkânım olmadı. Ancak bizim takımdan Akın oradaydı ve onunla genel havayı değerlendirdik. 'Bir yöneticinin, bir liderin başında bulunduğu örgüte getirebileceği en önemli şey pozitif duygularıdır' der dururum yıllardır. Bu o kadar önemli bir şeydir ki, negatif duygularla dolu birinin iyi bir lider olması, takımını başarıya odaklaması mümkün değildir. Akın'a Clinton'ın genel havasını tek kelime ile nasıl değerlendirdiğini sordum, 'neşeli' dedi hiç düşünmeden. Şöyle geriye doğru dönüp bir zamanların Sovyetler Birliğinin başındaki liderleri düşünün. Asık suratlı, aşırı gergin, tam bir negatif enerji deposu suratlar gelmiyor mu gözünüzün önüne? Sonra birazcık gülümseyebilen Gorbaçov, daha sonra Clinton'la bir görüşmede yerlere yatacak derecede kopçaları koyuveren bir Yeltsin'le Rusya kimsenin ummadığı değişimleri gerçekleştirdi. Memlekette durum nedir diye bana sormayın ne olur. Bizde de samimi olarak gülümseyen ilk lider Özal rahmetli değil mi idi? Şimdilerde çeşitli kurumların başında bulunan liderlerin ne derecede güler yüzlü olduklarına bakarak ülkenin değişime ne derecede ayak uydurabileceğini kestirebilirsiniz. Mesela şu andaki liderlerden hangileri burnunu bir çocuğa sıktırabilir? Peki şirket yöneticileri içinde burnunu elleteceklerin oranı sizce kaç? Neşeli liderleriniz bol olsun, ne diyeyim?