İnsan denilen varlığı diğer omurgalılardan ayıran birtakım farklar olduğu bilinir ve söylenir. Bendeniz de herkes kadar bu konuda bazı şeyler söyleyebilirim. Mesela insan 'konuşur'. Ama idrakli olarak, düşünerek konuşur. İşte ikinci bir özellik; insan 'düşünür'. Düşünce dünyasını akılla geliştirir ve aklına yatan bazı konulara inanır. Bu insanın diğer bir ayırıcı özelliğidir; insan 'inanır'. Daha fazla uzatmaya zaten benim de fikri mecalim yok ama, bunlar insanoğlunun hayvanlardan farkını ortaya koymaya yeterlidir... Bu üç özellik aynı zamanda insanı sıkıntıya sokan şeylerdir. Mesela konuşacak kimse bulamayan bir insan sıkılır. Ya da konuşmasına izin verilmeyen insan bunalır. Çocukluk günlerinizi hatırlasanıza 'Sus bakayım, otur yerine!' zılgıtını yediğiniz zaman ne hallere girerdiniz. Eh şimdi de rahatça konuşamadığınız ortamlarda aynı hallere girmiyor musunuz evde, okulda, iş yerinde? İnsanoğlu düşünmemeyi beceremez. Uyanık olduğu müddetçe durmadan düşünür. Bazı hallerde derin düşünür ve bu düşüncelerini rahatça paylaşacağı kişilere ve ortamlara ihtiyaç duyar. Bu imkânı bulamaması ya da düşüncelerinden dolayı alay edilmek ya da horlanmak hiç hoşuna gitmez. Düşünceleri ona yük olur, hatta ızdırab verir. Zaman içinde çevreden aldığı etkilerle bazı şeylere inanmaya başlar. İşte bu inanç dünyası o'nun belki de en hassas olduğu konudur. Hatta öyle ki bu inanç uğruna milyonlarca kişinin hayatına mal olan savaşlar yaşamıştır insanoğlu. İnancından dolayı alay edilmek o'na gerçekten yapılabilecek en büyük işkencelerden biridir. O zaman insanın rahat edeceği bir ortam o'na; 'Rahatça düşünüp, inanıp, bunları ortaya koyabilmeyi' mümkün kılmalıdır. İşte ben yeni anayasadan bunu istiyorum. Eğer yine bugüne kadar olduğu gibi insanlar düşünce ve inançlarından dolayı sıkıntı çekeceklerse, anayasanın olmaması olmasından iyidir. O zaman 'orman kanunu' samimiyetle inanıyorum bizi daha mutlu insanlar yapar.