Değişen ne var?

A -
A +

Yıl 1969, Sn. Demirel'in Başbakan olduğu yıllar, Tuzla Piyade Okulu'nda demirleri takmışım. Kurayı çekmişim. Ver elini Patnos. Erzurum'dan sabah yedide otobüse bindim. O zamanlar yedi buçuk ajansı var biricik radyoda. Haber; "Alaşehir'de 6.8 şiddetinde zelzele" (o zamanlar öyle deniliyordu.) Alaşehir yerle bir. İlk durak Horasan'da. Hemen bir gazeteciye koştum ve bir gazete... Alelacele sayfaları karıştırıyorum. Depremden eser yok. Neden? Sonra uyanıyorum. "Doğuya gelmişim." Gazete tam 3 günlük. Ben Patnos'a varmadan, rahmetli babam telgraf çekmiş. "Oğlum bizleri merak etme. Gelmeye de kalkma, vazifene devam et. Gözlerinden öperim." Aslında o zamandan bu zamana değişen şeyler yok değil! O zamanlar muhalefette olan Sn. Ecevit şimdi iktidarda. Gazeteler gecikmeyle de olsa aynı gün yurdun her tarafına ulaşıyor. Radyolar çok, televizyonlar canlı yayında. Üstelik bu defa Başbakan anında olay yerinde. Gelelim değişmeyenlere... Birincisi; deprem sonrasında gazetelerin sayfalarında ve de şimdi bütün dünyanın izleme imkanı bulduğu televizyonların ekranlarında yer alan görüntüler. Yine aynı şekilde yerle bir olmuş taş ve çamurla inşa edilmiş evler ve üstelik kâğıt gibi yerle bir olan betonarme binalar (özellikle müteahhitlerce yapılanlar), hatta tek katlı sanayi sitesi işyerleri. Değişmeyen ikinci konu, depremin önceden tahmin ya da tespit edilmesi tartışmaları... Işıkara Hoca'nın ve diğer bilim adamlarının bunun zor, hatta imkânsız olduğunu ısrarla belirtmelerine rağmen, fay hattının üzerinde olduğunu bilen bir ülke için depremin ne zaman olacağı sorusunun kesin cevabı hazır: "Her an ve her zaman ama şiddeti ve yeri belli değil." Üçüncü konu, İstanbul birkaç defa yerle bir olduktan sonra, "dedeler" yangın tehlikesi çok fazla olmasına rağmen, ahşap inşaat teknolojisini kullanarak bu acıları azaltma yolunu aramış ve bir miktar da bulmuşlar. Beşik gibi sallanan Japonya'da bu konu büyük ölçüde gündemden düşmüş. Ama Türkiye'de değişmeyen bir husus da; bu konuda hâlâ iler tutar bir yapılaşma ve iskân politikasının olmayışı. Bütün bunları bir tarafa bırakalım. Şu soğuk günlerde sıkıntı içinde olan Afyon'umuza ve insanımıza elimizden gelen bir şeyler varsa yapalım. Çünkü bu konu daha uzun yıllar reaktif bir zihniyetle ele alınacağa benziyor. Proaktif düşünce henüz hiçbir konuda kullanılmıyor maalesef. Vefat eden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabırlar dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.