Değişim için EĞİTİM

A -
A +

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı ile görüştük bu hafta. Birçoğumuzun yakından tanıdığı ve Temmuz 2001'de başkanı olduğu TİM'de yeni bir dönem başlatan Satıcı, başarılı ihracatçı kuruluşlarımızdan Teksfil&Polaris'in de sahibi. Kendisiyle yönetim ve başarı üzerine sohbet ettik. Başarınızın sırları Çok genç yaşta babamın vefatı ile büyük bir sorumluluk aldım. İşimizi en az babam kadar iyi yürütmek ve zaman içinde emin adımlarla geliştirmek ilk hedefim oldu. 1991 yılında kurduğumuz tesis ile ticaretten üretime de geçtik. Bu da 600 hanın daha sorumluluğunu beraberinde getirdi. Tekstilin içinde büyüdüm, işimi severek yapıyorum. Tabii ki bu süreçte Oğuz Satıcı tek başına yol almadı; ailesi, ortakları ve çalışanları ile bu yolu beraber katetti. Hiçbir kaptanın gemisini tek başına yürütebileceğine inanmıyorum. Bunların yanı sıra mücadeleci bir yapım var. Büyük hedefleyip "yetişmez, imkânsız!" denilen işleri sonuçlandırmayı seviyorum. Düşünce tarzınız bu olunca özellikle, başarısızlık sözkonusu olmuyor. Çalışanlarla iletişim Fikir ve projelerini, düşüncelerini paylaşıyor, işi sahiplenmelerini, yapılacak olan her ne ise benimle aynı heyecanı paylaşmalarını sağlıyorum. Gerekiyorsa zıt kutupları bir araya getirip, ortak zeminde çalışmalar da çıkarabiliyoruz. Önemli olan doğru hedefe atış yapmak. Hiçbir zaman insanların bana ulaşamadığı bir odada, kapalı kapılar ardında oturmadım. Kendi işyerimde olsun, İTKİB veya TİM'de olsun, kapım hep açıktır ve herkesi dinlerim. Fabrikada beni arayanlar daha çok işletme içinde bulabilirler. Bu da bana herkes ile birebir iletişim içinde olma, işleyişi yerinde ve zamanında gözlemleme imkânı veriyor. Müşterim, arkadaşım Müşteri benim için bir ekip arkadaşı bir 'çözüm ortağı' dır. 'Bugün var, yarın olmasa da olur' bana göre değil. Uzun zamanlı, sağlam, süregelen bir birliktelik müşteriyi de, bizi de memnun eder. O yüzden müşterinin temelde kabul edilebilir tüm isteklerini hayata geçirebilecek yapıyı yıllar önce kurduk. Kalite Bence kalite müşterinin talep ettiği hizmet veya ürünü istenilen standartta, doğru zamanda ve piyasa koşullarında doğru fiyat/bedel ile arzdır. Bizim işimizde kaliteyi olumsuz yönde en çok etkileyen unsur, 'adam sendecilik'tir. Benimle çalışan tek bir arkadaşımın dahi bu düşünce tarzı içinde bulunmaması için elimden gelen gayreti sarf ediyorum. Zira ortaya çıkan eser, Oğuz Satıcı'nın değil, Oğuz Satıcı ve beraberinde çalışanlarındır. Üstelik bizim gibi sürekli dış pazarlarda müşteri kovalayan firmaların böyle bir hakkı olmadığına inanıyorum. Eğitim farkı oluşturur Eğitim, insan hayatının nihayete ermesine kadar devam eden bir parçasıdır. Eğitim hem okulda sıra başında, hem de uygulamanın birebir yer aldığı yerlerde verilecek bir bütündür. Kısa ve net bir örnek vermek istiyorum. İrlanda ile Türkiye 1980'li yıllara kadar aynı çizgideydi. İrlanda hükümeti eğitimin üzerinde çok durdu ve büyük bütçe ayırdı. İşsizliğin getirdiği göç ile kendi topraklarında 4 milyon insan yaşarken, 70 milyon tüm dünyaya yayılmış durumda. Mezunlarının yüzde 65'i okuduktan sonra iş için göç etmek durumunda kalıyordu. İrlanda buna rağmen 'göç edeceklerse de eğit' politikası ile donanımlı bir gençlik yetiştirdi. İrlanda'da 1969'da 1.200 dolar olan kişi başı gayrisafi hasıla bugün 22 bin dolar. Yani 18 katından fazla. 30 yıllık süreçte uyguladıkları kalkınma planında fark oluşturan en önemli faktör ise eğitim oldu. Fakat bizim ülkemiz genel olarak hiçbir zaman geleceğe yönelik icraatlar içinde bulunmadı. Fabrikanızda çalıştıracağınız bir işçiyi hasbelkader buluyorsunuz. Bulduğunuz insana da kendinizden ve tecrübelerinizden veriyorsunuz. Yani gelişmiş ülkelerde devletin yapması gereken görevler de bizim ülkemizde işadamının sırtına yüklenmiş durumda. Hızlı değişimi yakalayabilmek, işletmeyi dinamik ve sürekli kılabilmek için şirketlerde eğitimin şart olduğuna inanıyorum. Düzenlenen eğitim programları hem kişilere yeni bilgiler katıyor, hem de insanların yoğun iş temposunda bir süre için de olsa masalarından, telefonlarından uzaklaşıp birbirleri ile görüşmelerine bir fırsat oluyor. Bir günüm Biri 9, biri 3 yaşında iki çok sevdiğim kızım var. İş yoğunluğu nedeniyle onlara arzu ettiğim kadar vakit ayıramıyorum. Bu sebeple güne başlarken önceliği onlara veriyorum. Kahvaltım ailemle, kızlarımla... Sonra günlük programa göre hem şirkete, hem TİM'e, hem de diğer yerlerdeki toplantılara, görüşmelere katılmak üzere bir İstanbul turu yapıyorum. Bu bazen gün içinde, Ankara'ya gidip dönmeyi de kapsayabiliyor. İşin günün hangi saatinde biteceği belli olmuyor. Türkiye ve çocuklarımız adına yapılması gereken çok şey var daha. Liderlik sırları Öncelikle geçmişi iyi bilmeli, geleceği herkesten önce görmeli, geniş bir vizyon ile kitleyi sürükleyebilmeli ancak sağduyulu olmalı, tolerans gösterebilmeli ve herkesi dinlemeli, analiz gücü kuvvetli olmalı. Motivasyon için Öncelikle işin gereği ve bunu gerçekleştirecek kişi veya kişiler örtüşmeli. Yoksa ne o kişilere bir motivasyon verebilir, ne de işten bir verim alırsınız. Hedefin gerekliliği, gerçekleşecek hizmet veya ürünün doğruluğu anlatılmalı, ortak görüş ve istek oluşturulmalıdır. Aile şirketlerine tavsiyeler Aile şirketlerinde profesyonelleşme tamamen vizyon meselesidir. Aile bireylerinin bulundukları ülkenin ekonomik ve sosyal şartları ile ilgilidir. Kapalı ve küçük bir ekonomi içinde aile şirketleri profesyonelleşmeye pek de ihtiyaç duymayabilir, direnç gösterebilir. Ancak serbest piyasa koşullarında, yoğun rekabet ortamında çarkı döndürmek, işletmenin devamlılığını sağlamak için aile bireyleri önceliği 'olması gereken'e verecektir. Önemli olan aile bireyleri ve profesyonellerden oluşan iki uç arasında dengenin kurulabilmesidir. Şirket kültürünü ise en tepeden en alt kademeye kadar herkes bilmeli, paylaşmalı, bunu yaşamalı ve dışarıya yansıtabilmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.