Bay Matsushita ufak tefek, mahzun bakışlı mütevazı bir adam. Sadece fotoğrafını görseniz "Bu zat mı koskoca Matsushita Elektriğin kurucusu ve Panasonic Markasının babası?" dersiniz. İşte bu adam bundan elli altmış yıl önce iş hayatına atıldığında birtakım temel değerler, (yakışıklı tabir olsun isterseniz) liderlik prensipleri ortaya koymuş. Bunlara hem kendi inanmış hem de çalışma arkadaşlarının bu prensiplere gönülden bağlanmalarını sağlamış. Sonuçta şimdi dünya devlerinden bir "marka" ile iş dünyasında yoluna devam ediyor. Bu prensipleri kısaca hatırlayalım: * Halka hizmet * Hakkaniyet ve dürüstlük * Ortak dava yolunda el birliği ile çalışmak * Kesintisiz gelişme çabası * Nezaket ve alçak gönüllülük * Doğal yasalara uymak * Nimetlere şükretmek Şöyle geri doğru yaslanın ve Bay Matsushita'nın elli yıl önce ortaya koyduğu bu prensiplerden size yabancı gelen biri var mı, bu bizim kültür ve inanışımıza uymaz dediğiniz?.. İşte bunlardan birini bugün biraz açmak istiyorum: "Doğal yasalara uymak" İş dünyasının etkili isimlerinden olan bu mütevazı adam bununla ne kastettiğini açıklarken bir şeyin altını kalınca çiziyor. "Yüzde on'dan fazla kâr etmeyin! toplumun ve piyasanın dengesini bozarsınız! Bu denge bozulunca tekrar kurulması zor ve acılı olur" demeye getiriyor. Tabiî bu "yüzde on kâr"ı enflasyondan arınmış olarak düşünmeliyiz, hani "reel kâr" dedikleri. Böyle olmadığı için insanlık gerek ülke içinde gerekse milletlerarasında gelir dengesini kuramıyor ve insanlık gittikçe daha huzursuz ve kriz dolu zamanlara doğru yol alıyor. Bizde bu prensip nereye dayanıyor derseniz, en kısa yoldan dedelerimizin, ninelerimizin asırlarca başucu kitabı olmuş "Mızraklı İlmihal"e bakın. Orada "Gaben-i fahiş" diye bir tabir görürsünüz alışveriş bilgileri anlatılırken. İslamiyette her ne kadar liberal ekonomiye benzer şekilde kâr sınırlaması yoksa da, iyi Müslümanın "aşırı kâr" etmesinin uygun olmadığını anlatır o tabir. Yani Bay Matsushita'nın dediğinin aynısı. Marks'a, Engels'e, Soros'a vs.'ye kulak verdiğimiz kadar asırlar ötesinden geleceğe uzanan "insanî değerlerimize" de kulak versek, dünyaya huzur ve refahın anahtarını sunarız...