Epey zamandır doyasıya sohbet edemediğim fizik profesörü bir arkadaşımla geçen bayram buluştuk. Fizik ilminin üst sınırlarında dolaşan ABD'de uzun yıllar çalışmış hem maddi hem de manevî açıdan kendini iyi yetiştirmiş biri. Üniversitedeki görevinden genç yaşta emekli olmuş. Sebebi; üniversite içindeki kısır çekişmeler, ülkede düşünen, fikir üreten insana değer verilmemesi, büyük düşünenlere küçük insanların tahakküm edebilmesi. Çünkü kendisi gerçekten uzayın derinliklerine dalan büyüklüklerin ölçümlerini hazmetmiş bir bilim adamı... İşte bu arkadaşımın sohbetinden benim beynime yerleşen şu oldu: İnsan, yer küresine göre dünyanın en büyük binasında bir toz zerreciği kadar, yer küresi, güneş sistemi içinde keza bir toz zerresi, güneş sistemi, galaksimiz samanyolu içinde aynı ölçülere vuruluyor, galaksilerin sayısı belirsiz ve bu sistemler akıl almaz bir hızla birbirlerinden uzaklaşıyorlar. "Bütün bunları ölçerek söylüyebiliyoruz" diyor arkadaşım. Bundan sonrasına henüz ölçü vurulamıyor. Sonuç olarak "insan" denilen varlık kâinat içinde matematik ifadeyle ihmal edilebilir, yok sayılabilir bir şey. İşte bu insanın özelliği, kâinatı kucaklayabilecek idrake sahip yaratılması. Başka hiçbir varlıkta bu "idrak" kabiliyeti yok. İşte bu insan son yıllarda yeni bir şeyin idrakine daha vardığını söylüyor. Ve bunu hiçbir inanç köküne dayandırmadan ortaya koyuyor. Malum yıllarca "IQ" (ay kû) diye bilinen "İnteligent-Quatation", "zeka kotası" ya da "mantık-matematik zeka"nın varlığı ve önemi kabul edilmişti. İnsanlar bu ölçüye vurularak değerlendirilir. IQ'sü yüksek olanlar seçilir, eğitilir onlara öncelik tanınır, onlardan "yönetici" olarak faydalanılmaya çalışılırdı. Yıllar sonra yapılan araştırmalar ve gözlemler IQ'sü pek yüksek olmayan bazı insanların çalışma hayatında başarılı olduklarını ortaya koydu. İşte insanlık tarihinin belki de en önemli kırılma noktalarından sayılabilecek bir yeni anlayış şimdi gündemdedir. "İnsanlarda IQ kadar EQ de önemlidir" EQ, "Emotional Quatation" yani "duygusal zeka"dır. Özet olarak "insan" denilen varlığın sadece "mantıklı" olması yeterli değildir, aynı zamanda "duygulu" olması da gerekir. "İnsan kendini tanıyabilmeli, kendinin farkında olmalı kendini yönetebilmeli kendini başkalarının yerine koyabilmeli, uyumlu olmalı, iyi iletişim kurabilmeli, diğer hemcinsleriyle uyum içinde birlikte olabilmeli" duygusal zekanın uygulamadaki görünümü bu... Metafizik ürpertileri olmayan... "İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.." Koca Yunus'un binlerce deyişinden on onbeş tanesini ortaya koyunca Batının daha işin neresinde olduğunu anlıyorsunuz. Anlıyorsunuz da onlara bunu "Kopenhag Kriterleri'ndeki siyasî; Maastrich Kriterleri'ndeki ekonomik göstergeleri yakalamadan anlatabilmeniz zor. Çünkü onlar hâlâ her şeyi "mantık" ve "Euro" ile ölçüyorlar. Kıbrıs meselesini bir an önce halledip Avrupa Birliği'ne girmeyi, ruhları bunalımlar içinde kıvranan Batının yaşlanan insanlarına ömürlerinin sonunda biraz "Yunusca" ferahlık vermek için istiyoruz. Boşuna yırtınmıyor dünya tatlısı, fikir çilekeşi, olgun insan numunesi Ömer Öztürkmen, "metafizik ürpertileri olmayanın ruhu huzur bulmaz" diyerek.