Ziraat Fakültesinde çok zevkli beş yıl geçirdim. Çünkü her alanda çeşitli bilgiler verilirdi o zamanlar. Biyoloji, sosyoloji, hukuk, tarım teknikleri, çiçekçilik, makine vs. konularında ansiklopedik bilgi sahibi olmuştuk. Bunlardan biri de Tarım Makineleri dersinde öğrendiğim bir bilgidir. O derste motorlar canlı ve cansız olmak üzere iki sınıfa ayrılırdı. Cansız motorlar benzinli, dizel diye alt sınıflara ayrılırdı. Cansız motorların özelliklerinden biri de ne kadar zorlansalar önceden belirli olan güçlerinin üstüne çıkamamaları olarak söylenirdi. İnsan, at, öküz vb canlı motorların ise en önemli özellikleri, iyi bakılıp beslenir, eğitilir ve de bakıcısı tarafından hoş tutulursa, zor zamanlarda bu motorların normal güçlerinin on misli performans göstermeleri mümkün olur denirdi. En güzel örnek olarak da çamura batmış bir traktörün başka bir traktör tarafından çekilmesi gerekirken, bir atın kırbacı yiyince ve de sahibinin sesini işitince yekinip arabayı çekip çıkarması gösterilirdi. Ancak canlı motorlara sevgiyle yaklaşılması gereği üzerinde de çok durulurdu. Sahibinden pozitif enerji almayan canlı motorların zor zamanlarda gerekli performansı göstermeyecekleri öğretilirdi. Motivasyon iş hayatının en önemli konularından olmaya devam ediyor. Çalışanlarını iyi motive edemeyen, Anadolu deyişiyle "şevklendiremiyen" şirketlerde çok önemli kayıplar söz konusu oluyor. Çalışanları motive etmek için çok çeşitli imkanlar var. Bu konuyla ilgili pek çok teori, pek çok kitap, bir o kadar seminerler var. Bu kaynaklardan çıkardığım önemli motivasyon unsurlarından biri hatta en önemlilerinden biri insanlara yetki devretmek onlara inisiyatif tanımak olarak ortaya çıkıyor. Tabiatıyla bu yetki sonucunda gösterecekleri performans da bir şekilde ödüllendiriliyor veya cezalandırılıyorsa daha da etkili bir motivasyon ortaya çıkıyor. Çin ve vahşi kapitalizm! Bu konuda en son örneği 23-24 Kasımda KALDER (Türkiye Kalite Derneği) tarafından İstanbul'da düzenlenen 13. Kalite Kongresi'ne konuşmacı olarak davet edilen Japon Strateji Uzmanı Dr. Kenichi Ohmae verdi. Çin'de olan biteni şöyle özetledi: "Çin'de kime sorsanız 'Ben komünistim' der. Ancak komünizm orada bir inanç motifi haline gelmiştir. Aslında Çin'de şu anda vahşi kapitalizm uygulanmaktadır. Ancak Çin'in başarısındaki en önemli husus idari yönden Çin'in yüzden fazla eyalete bölünmesi ve bu eyaletlerin başındaki belediye başkanlarına sınırsız yetki ve inisiyatif tanınmasıdır. Bu başkanlar bu yetkiyi kullanıp her yıl yüzde yedi kalkınma hızını tutturabilirlerse ne âlâ. Yoksa ilk yıl sarı, ikinci yıl kırmızı kart görür ve görevden alınırlar. Bu sistem Çin ekonomisinin, patlamasındaki en önemli motif olmuştur." Sonuç olarak cesaretle ne kadar yetki dağıtır ve yerinden yönetime ne kadar önem verirseniz o kadar başarılı olursunuz. Japon'u dinlerken Türkiye'yi on yılda beşe katlama heves ve heyecanına sahip valilerimizi ve onların heveslerini nasıl kırdığımızı düşündüm ve Recep Yazıcıoğlu'nu rahmetle yâd ettim...