Atletizm branşları içinde en fazla ilgimi çekenlerden biri bayrak yarışları olur. Dört kişiden oluşan takım elemanları takımın başarısı için ellerinden gelen gayreti gösterirler. Ama koşunun en önemli yönü, atletlerin ellerindeki küçük sopayı birbirlerine aktardıkları andır. Bu bayrağın el değiştirmesini en iyi beceren takımlar daha başarılı olurlar. Çünkü zaten bütün atletler sprinterdirler, yani hız koşucusudurlar. Hızlı koşarlar ama bayrağı uygun şekilde birbirlerine aktaramazlarsa birbirlerinin performanslarını düşürür, sonuçta yarışı kaybederler. Bayrak, değiştirirken hem yere düşmeyecek hem de takımın hızı kesilmeyecektir. Başarının sırrı buradadır. Şimdi, gerek bürokratik gerekse politik görev değişimlerinin yapıldığı törenleri hatırlamaya çalışalım. Bu törenlerde en çok kullanılan motiflerden birisi şöyledir malum: "Değerli misafirler millete hizmet bir bayrak yarışıdır. Biz bayrağı göreve gelen arkadaşlara devrediyoruz. Onlar da bayrağı en hızlı bir şekilde geleceğe taşıyacaklardır..." Böyle denir ama o törenden sonra bayrağı devreden bir bürokratsa, bir daha hemen hemen hiç uğramaz oraya. Halbuki bayrağı adam gibi devretmenin yolu, eski ve yeni yönetimin, belli bir süre birlikte fikir alışverişi yapmasından geçer. Hele devir teslim siyasiler arasında ise, görevi devretmeye gelmeyenler bile görülmüştür zaman zaman. Nerede kaldı ki fikir alışverişi olsun. Siyasetin millete hizmet etmek için bir bayrak yarışı olduğu yakışıklı hoparlörlerden yansır, ama gerçekte genellikle birbirleriyle kavgalı olan siyasiler görüşmezler bile... Bütün bunlar, Başbakan Abdullah Gül'ün siyasi parti liderlerini davet ettiği toplantıyı izlerken aklıma geldi. Sayın Gül'ün misafirlerini karşılamada gösterdiği tatlı heyecan ve nezaket moralimi düzeltti. Ancak gelenler sadece şu anda partilerinin başında olanlardı. Erbakan, Çiller, Yılmaz gibi bayrağı devredenler ve Bahçeli yoktu. Çağırılmadılar mı, çağırıldılar da gelmediler mi? Bilemiyorum. Ama bayrağın el değiştirmesi biraz eksik kaldı gibi geldi ve üzüldüm. Gerçi onların birbirleriyle de kavgaları hiç bitmemişti ama yine de bilgi ve tecrübelerini ortaya koymaları ülkeye faydalı olabilirdi. Ülke problemlerinin çok yoğun olduğu bugünlerde, bütün siyasi parti liderlerini davet ederek, siyasetin bir bayrak yarışı olduğuna inandığını gösteren Başbakan Gül ve ekibini tebrik ediyorum. Herkese ve özellikle her devirde "doğuştan muhalif" davranışlar sergileyerek tiraj ve reyting almaya çalışanlara da bayrağın el değiştirme anında Türk siyasi takımına yardımcı olmaları gereğini hatırlatıyorum.