Dünün yollarında yarının arabaları

A -
A +

1974 yılından beri araba kullanırım ve de araba kullanmayı severim. Bunda, gençliğimizde bir arabamızın olmasını hayal bile edememiş olmamızın ezikliği etkili olsa gerektir. Sonuç olarak kaba hesapla yurt içi ve dışında bir milyar değilse de 700-800 bin kilometre şoförlük yaptığım söylenebilir. Bu kadar yıl içinde yaptığım kaza ve aldığım ceza bir elin parmaklarını geçmez. Mesela son bir ayda 7000 km'den fazla yol yaptım, trafik polisiyle hiç muhatab olmadım. Eh, o zaman Türkiye'nin trafik düzeni ile ilgili biraz ahkâm kesebilirim. Müsaadenizle. Enflasyonu azdırma pahasına Bundan uzun yıllar önce Rauf Tamer ustanın bu konuyla ilgili çok özlü bir deyişi vardı. Şöyle diyordu: "Türkiye'de dünün yollarında bugünün şoförleri, yarının arabalarını kullanıyorlar..." Bu güzel sözün bugün de geçerliliğini koruduğunu söylesek, herhalde sizler de katılırsınız. Hadi yarının arabaları Türk insanına yakışır olmuştur diyelim. Ama yollar maalesef dünün yollarıdır. Geçenlerde bir toplantıda Başbakan Erdoğan, Avrupalı tur operatörleriyle yaptığı görüşmelerde, bu insanların Türkiye'nin her yönüyle bir turizm harikaları diyarı olduğunu, ancak yollarımızdan çok şikayetçi olduklarını belirtmişti. Rahmetli Özal'ın enflasyonu azdırma pahasına neden bu kadar otoyollara önem verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü Türkiye önümüzdeki yıllarda ekonomide büyük atağı turizmle gerçekleştirecektir. Turizmin en önemli alt yapısı ise konaklama ve yoldur. Son zamanlarda hukümet bence de bu trendi yakalamış ve yol yapımlarına start vermiştir. Ancak mevcut yollarımızda da biraz kafa yorarak birçok iyileştirmeler yapabiliriz. Ancak ne hikmetse bunlara fazla kafa yorulmadığını sanıyorum... İşte birkaç örnek... Birkaç örnek... Mesela şehirlerarası yollarda hız limiti 90 km olarak belirlenmiş. Bu gidiş geliş yollarda da, ayrılmış devlet yolu denilen otoyol benzeri yollarda da aynıdır. Hatta bu hız limiti şoförlere ceza yazmanın en ünlü sebebidir. Türkiye'de yaptığım bunca seyahatte 90 km hız limit levhasının İstanbul'da birkaç otoyol çıkışında ve meşhur Susurluk kazasının olduğu yedek havaalanı tarzındaki yolun başlangıcında gördüm. Hız limitinden bir defa ceza yedim. Cezayı yazan polise "Bu yolda hız limiti kaç km'dir?" diye sorduğumda "90 km" demişti. Ben de "Bu yollarda azami hızın 90 km olduğuna dair sizin görev alanınızda herhangi bir trafik levhası var mı?" diye sordum. "Yok, ama şoför olarak bileceksin" dedi. "Peki, yabancı misafirler ve dalgın şoförler nereden bilecekler. Mesela Almanya'da yaklaşık her km'de hız limitini belirten levhalar vardır" deyince, "Onu sen bana değil Ankara'ya söyle" deyip sözü ve cezayı kesip atmıştı. "Deli Dumrulluğumuz" Mevcut yollarda optimum hız limitinin ne olması gerektiği belirlenir ve bu limit mevcut trafik levhalarının üzerine yeni bir masraf gerekmeden asılıverirse şoförlerin de hız limitleri konusunda daha duyarlı olacağına inanıyorum. Aksi takdirde "öyle de böyle de nasıl olsa cezayı yazıyorlar" diyen sürücülerden bu hassasiyeti bekleyemezsiniz. İstanbul'un köprü trafiğini hiç gündeme getirmeye gerek yok. Çünkü devletin aldığı köprü geçiş ücretinin belki daha fazlasını köprüden geçmek için harcatan bu çağdışı uygulamaya bir çözüm bulacak "babayiğitler" henüz ortada görünmüyor. Bu konuda "Deli Dumrulluğumuz" yıllardır sürer gider. "Geçenden bir, geçmeyenden iki akçe." Daha ne güzel teklifler vardır. Ama "Kim dinler kardeşim" paradigmasını yıkmak kolay değil.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.