Duvarlar birer birer yıkılıyor!

A -
A +

Yönetim konusunda yazılanlara, söylenenlere, konuşulanlara baktığınız zaman daha ziyade yönetici cephesinden yönetilenlere doğru bir akış gözleniyor. Mesela iletişim daha ziyade yukardan aşağı doğrudur, strateji belirlemek daha ziyade yönetim kademesinin işidir, eğitimin gerekli olduğu tesbit edilse, bu iş de daha ziyade yönetilenlere dönüktür. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar etkili olan "analitik düşünce tarzı" her olayı, süreci, işi parçalara ayırarak ele alıp sonra parçaları birleştirerek çözüme ya da sonuca varmaya çalıştığı için her durumda "Parçalara ayırma ve parçaları birbirinden tecrit etme" gereğinden hareketle parçaların etrafına"duvarlar örme" âdet olagelmiştir. Bu anlayışla şekillenen yönetim şemaları da yönetici ile yönetilen oranda hem grafik, hem de uygulama olarak duvarlar inşa etmiştir. Durum böyle olunca yönetici ile yönetilenler apayrı dünyalarda yaşatılmaya çalışılmıştır. Yöneticinin elinde bulunması bir ölçüde şart olan "yaptırım gücü"nün etkisiyle bunların etrafınki duvarlar daha da kalınlaşmış ve yükselmiştir. Durum böyle olunca; yöneticiler, insanoğlunun olmazsa olmazlarından olan "ego"larını da yeterince dizginleyemedikleri zaman, onlara ulaşmak, onlara "bir şeyler diyebilmek" imkânsıza yakın hale gelmiştir. Bu model birçok yönetim uzmanının ve iş liderinin son zamanlarda belirttikleri gibi 1970'lere kadar işe yaramış, şirketlerin de gümrük, koruma, "milli ekonomik çıkarlar" ve benzeri kalın duvarların arkasına sığındıkları için, verimlilik ve kârlılığa pek zarar vermemişti. Ama 1970'lerden sonra hissedilen ve hızı gittikçe artan "globalleşme fırtınası" her şey gibi yönetim anlayışını da temelinden sarsmaya başladı. Azgın dalgalarla boğuşan rafting botlarına benzeyen şirketleri yönetmek için, yukardan emir ve talimat yağdırmak tek başına yeterli olmuyor. Botun içinde bulunan herkesin genel talimatlara uyma yanında, inisiyatif kullanması, botun batmadan hedefine varabilmesi için herkesin elinden gelenin en iyisini yapması gerekiyor. Ve de botun yönetimini yapan kişinin, bütün takımdan gelecek ikaz ve tavsiyeleri ciddiyetle ele alması, değerlendirmesi gerekiyor. İşte bunun için yönetimde, yanına yaklaşılması zor, karizmayı çizdirmemek için her şeyi bilir tavırlar sergiliyen, havalı, cakalı "yönetici" tipinden, işin gidişatına tam vâkıf olduğu halde, bilmez görünen, yanına asker arkadaşına gider gibi rahat gidilen, sevimli, tonton, babacan, ama yerine göre yanardağ gibi yakıp kavuran, yerine göre ana kucağı kadar sımsıcak ve şefkat dolu olan "İş liderleri" tipine geçiş konuşuluyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.