Duvarlar, duvarlar...

A -
A +

Her ne kadar birileri yeni bir duvar örmekle meşgul iseler de, çağımız belki de duvarların yıkıldığı bir çağ olarak hatırlanacak. Öncelikle binlerce insanın göz göre göre dibinde can vediği, bizim neslin sembol duvarı olan, yıkılmasını hayal bile edemediğimiz "Berlin Duvarı" yıkıldı. Sonra Türkiye'de yine çok sağlam temelleri var zannetiğimiz "gümrük duvarları" yıkıldı. Zamanın hükümetinin paldır küldür davranışı ve bunu bir iç politika malzemesi olarak kulanmak istemesi, bu yüzden de aceleye getirmesi yüzünden oldukça pahalıya patlayan AB ile Gümrük Birliği Anlaşması, gümrük duvarlarını yıkmakla kalmadı, aynı zamanda yıllardır Ankara'dan manipüle edilen, yani yönlendirilen korumacı ekonomi politikaların duvarlarını yerle bir etti. O duvarlar yıkılmasaydı bugün 70-80 milyar dolarlarda seyreden ihracatta on beş yirmi yıl sonra 400-500 milyar dolar rakamlarını hayal edemezdik. Gümrük duvarlarını yıkmakla ettiğimiz zararı örtüp kâra geçme imkanımız ortaya çıktı. Bu arada 2005 yılında Çin'i dünya ekonomisinden tecrit eden duvarlar yıkıldı. Dünyada, iş hayatı haraketlendi, insanlığın refah seviyesi artma yoluna girdi, müşterinin tatmin edilebilmesi daha zorlaştığı için her ülke, her şirket, her kişi kaynak ve potansiyelini daha akıllıca kullanmak için kafa yormaya başladı. İşte bu, daha başka duvarların da sorgulanmasını ve yıkılmasını gündeme getirdi. Mesela sanayi çağının sembol isimlerindn Henry Ford'un "Bana iki kuvvetli kol lâzım, ama bu kolları işe almak için beyine de para ödüyorum. Aslında benim kimsenin beynine ihtiyacım yok. Ben her şeyi planlıyorum, bütün stratejileri ben belirliyorum, yanımda çalışanlara sadece bunları uygulamak kalıyor" şeklinde özetlenebilecek ve sanayi çağı yönetim tarzını modelleyen anlayış, artık geçerliliğini kaybetti. Karmaşıklaşan ve belirsizleşen iş hayatı, bilgiye aşırı muhtaç hale gelen şirketlerde insanı, onun fikrini, beynini işin içine katma zaruretini doğurdu. Böylece yönetenler ve yönetilenler arasındaki duvarları yıkmak gerekti. Bunu becerebilen organizasyonlar, bu defa Taylorist anlayışın kalıntıları olan departmanlar arası duvarları sorgulamaya başladılar. Birçok şirket "süreç yönetimi" anlayışını benimseyerek, şirketin hızını kesen onları hantallaştıran şirket içi duvarları yıkmaya başladılar. İşte geçen yazıda bahsettiğimiz yatay iletişim böylece güçlenmeye başladı. Şimdi bütün dünya daha sağlam ve aşılmaz görünen duvarları yıkmaya çalışıyor. Yöneticiler ve yönetilenler, ayrı ayrı ülkelerde yaşayan çeşitli insan grupları arasındaki gönüller arası duvarlar sorgulanıyor. Bu duvarların da yıkılması yakındır. Çünkü dünyadaki çatışmalar "insan"lar arasında değil, hırsının ve nefsinin esiri bir avuç çıkar ve politika erbabının eseridir. İşte bunların gönüller arasına diktiği duvarlara sıra geldi. Bu işin kaldıracı da "İnternet", insanoğlu bu kaldıracı iyi kullanırsa, kısa zamanda, bu "iş" de tamamdır. Surat asıp durmayın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.