Eskiden bir ürün tasarlardın, aylar süren kalıp işlerinden sonra o ürünü piyasaya sürerdin. Ürün tuttuysa oturur 'keyfini sürerdin.' O ürün taklit edilinceye kadar yıllar geçerdi. Kalın ve yüksek gümrük duvarları ile korunduğu sanılan yerli sanayiciler böyle bir ortamda bayağı bir relax (gevşek dememek için bu yabancı kelimeyi seçtim) halde on yıllar harcadılar. Sonra teknoloji öyle hâle geldi ki bugün ortaya çıkan bir ürünün üç gün sonra taklidi piyasadadır. O zaman başka kriz beklemeye ne gerek var, iş dünyası sürekli kriz ortamında yol almak zorundadır. Buna bir de malların âdeta havada uçuşur tarzda ülkeler arası nakledilmesini ekleyin işin tadı iyice kaçmaya başladı. Son on yılda ülkemizin iş adamları bu yeni ortama ayak uydurabilmeye çalıştılar. Ama sonunda bunu başardılar. Artık üretim de, ihracat da rutin faaliyetler hâlini aldı. Şimdi mesele geldi 'farklı ve yenilikçi' olabilmeye dayandı. Mesela birkaç yüz milyon lira harcayıp bir otomobil üretim bandını kurabilirsiniz. Şimdi size lazım olan; eskiden olduğu gibi 'bugünün' değil; 'geleceğin' insanının talebine cevap verecek özelliklere sahip 'tasarımlar'dır. İşte tasarım dediğiniz zaman işin içine 'insan' giriyor. Her şeyi ile -beyni, kalbi, ruhu, vizyonu, adanmışlığı, entelektüel birikimi ile- insana ihtiyacınız var artık. Bunu ha deyince bulmanız mümkün değil. Taa doğumundan, üniversiteyi bitirene kadar bu 'insanı' önce yetiştirmek sonra da onu 'yenilikçi bir şirket kültürü' ortamında istihdam etmek zorundasınız. İşte son dönemde bu 'insan' eski dönemin çalışanlarından farklılıklar gösteriyor. Özellikle bilgisayar yoğun meslek dallarındakilerin davranış kalıpları bizim kuşaktan belirgin ölçüde farklı. Yeni nesil (şimdi onlara Y-Nesli deniyor) bizden daha cesur, daha kendinden emin, daha serbest olmayı istiyor, zamanı yönetmekten çok enerjiyi yönetmeyi benimsiyor, bu yüzden daha esnek bir mesai düzenini arzuluyor, kontrol edilmekten çok liderliğe değer veriyor, ne olup bittiğinden haberdar olmaktan kararlara katılmaktan hoşlanıyor, takdir edilmeyi ücretin önüne koyuyor, işi anlamlı bulmayı önemsiyor, şirketin misyon, vizyon ve temel değerlerinin gönlüne yatmasını arzuluyor. Bütün bunları tatmin edici seviyede bulmadığı takdirde eskiye oranla daha kolay 'istifayı basıveriyor!' Yanisi; artık 'Elimi sallasam ellisi' havalarında iş yönetmek devri kapanıyor...