Türkiye hem demokrasinin temeli olan seçimi yüzakıyla yaptı, hem de sonuçları almada bilgi çağına yakışır bir uyanışı başardı. Bütün basın kuruluşları seçim sonuçlarını seyirci ve okuyucularına en doğru şekilde yansıtmaya çalıştılar. Bendeniz bu yazıyı 23:45 dolaylarında yazmaya başladım. Bu saat itibarıyla AK Parti'nin tek başına iktidarıyla sonuçlanan zaferi belli olmuştu. CHP'nin % 20'ye yakın oyla ikinci parti olduğu belliydi. DYP'nin henüz barajı geçip-geçmediği belli değildi. Herhalde bu durumda birkaç saate kadar kesinleşir. Şimdi Türkiye'de yeni bir dönemin başladığı söylenebilir. Bütün partiler % 10 barajı gibi hiçbir ülkede olmayan yükseklikte bir uygulama ile, ama eşit şartlarda yarıştılar. Bu durum her ne kadar oyların % 45'inin parlamentoya yansımadığı tartışmalarını gündeme getirdi ise de, DYP de barajı geçerse bu oran yaklaşık % 35'e düşecek bu tartışma da son bulacaktır. Gelelim AK Parti ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a. Seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra Tayyip Erdoğan'ın merakla beklenen ilk konuşmasını dikkatle izledim. Her haliyle kendinden emin olduğu gerek konuşmasından gerekse beden dilinden açıkça anlaşılmaktaydı. Özellikle partililerine sevinç gösterilerinde itidal tavsiye etmesi, Türkiye'nin ihtiyacı olan barış ve sükunete önemli bir katkı sağlamıştır inancındayım. AK Parti'nin seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra dikkatimi çeken diğer bir özelliği liderleri kadar üst yönetim takımının da önemli olduğu mesajını vermeleriydi. Çünkü artık modern toplumlarda takım, liderinin birazcık daha önünde olabiliyor. Bunu hazmedebilen liderlerin başarılı oldukları görülüyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan adayının kim olacağı konusundaki ısrarlı sorulara, ısrarla bunu takım arkadaşlarıyla görüştükten sonra karara bağlayacaklarını açıklaması takımına verdiği önemin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Erdoğan'a ve arkadaşlarına üstlendikleri ağır görevde başarılar diliyor, seçim sonuçlarının ülkemiz, bölgemiz ve insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.