Atgözlüğünü atabilen, paradigmalarının esiri olmayan, esnek düşünebilen, değişimi algılayıp onu yönetebilen, geçmişiyle barışık, geleceğinden ümitli, öz güvene sahip kişiler ve milletler başarılı oluyorlar. Bakınız biz, yüz yüzelli yıldır, millet olarak bu hasletlerimizi kaybettik sanki. Öyle oldu ki insanlarımız kendi kültürünü hor görmeye, tamamen doğu ya da batıdan gelen kültürel unsurlara önem vermeye başladı. Üniversite öğrencilerine biraz da bu konuda onları ajite etmek için ilk derslerinden birinde bir düşünürün vecizesini söylemelerini isterdim. Büyük çoğunlukla gençler "Gölge etme başka ihsan istemem" diyen Sinoplu Diyojen'i hatırlarlardı. Halbuki batı ya da doğudaki düşünürlerle kıyaslanamayacak derecede ve kalitede "düşünen ve uygulayanımız" var tarih boyunca. Ama biz esasında altın, kadın, şarap ve biraz da kılıçtan oluşan Grek kültürünün etkisiyle, şekillenmiş batıdan örnek vermeye adeta şartlanırız. Bakınız şimdi bendeniz becerebilseydim ve sadece Nasreddin Hoca fıkralarına uyarlayarak ya da Nasreddin Hoca'ya atfederek bir yönetimle ilgili kitap yazsa idim, elinizi vicdanınıza koyun bundan mı etkilenirdiniz, yoksa daha ziyade Amerika menşeli olan kitaplardan aktarılan bir yönetim kitabından mı? Zaten ben Nasreddin Hocalı bir yönetim kitabı yazmayı düşünmezdim bile. Ama bakınız bir batılı Peter Hawkins "Nasreddin Hoca'nın Liderlik Rehberi" adıyla bir kitap yazmış, tamamen ayrı bir kültüre sahip olan batılı iş dünyasına takdim etmeye, hiç beis görmemiş. Ancak bunu yaparken "Hoca Rahmetli"nin yaşadığı ve etkilendiği "Tasavvuf geleneğini" de derinlemesine incelemiş, kitabının önsözünde son olarak şunları yazıyor: "Son olarak bu kitabı, ölümünden yıllar önce bana, sıradan günlük dünyadaki maneviyatı öğreten ve benim mutasavvıf geleneklerini ve hayat alışkanlıklarına olan sevgimi başlatan Mürşit Fazıl İnayet Han'a ithaf ediyorum" (Nasreddin Hoca'nın liderlik rehberi, Peter Hawkins, İstanbul-2006, Sistem Yayıncılık. ISBN. 975-322-420-6) Demem o ki düşünürler evrensel gerçeklere ışık tutan kişilerdir. Onlara kulaklarımızı ve gönüllerimizi ön yargısız olarak açabilmeliyiz. O zaman hem insan olmanın hem de başarının tadını doyasıya tadarız. İşte size muazzam kültür zenginliklerimizden olan ve şu anda Denizli'de Babadağlılar Çarşısı'nın girişini süsleyen ve de iş hayatına aydınlıklar saçan bir altılık. Nasreddin Hoca'nın yetiştiği ortamın özeti bir bakıma. Besmele çek gir çarşıya selamı da unutma ha! Okkayı eksik çekme ha! Arşını kısa tutma ha! Hakka hizmet eylemektir, halka hizmet eylemek! İyi belle sen bu sözü sakın yabana atma ha! Alış derken veriş derken, ölçü tartı satış derken, Paraya pula tapma ha! İnsanlığı unutma ha!