Hasan, anasının babasının ellerini öpüp onlarla sıkı sıkı sarılıp veda ettikten, helâllik diledikten sonra, bir köşede adeta büzülüp kalmış, mahcup, gözleri ağlamamaya çalışmaktan kızarmış hanımının yanına yaklaşır, üç yaşındaki oğlunu kucaklayıp derin derin koklar, sonra da hanımına etraftan utanaraktan göz ucuyla veda edip yola koyulur... Osmanlı Sultanı'nın Avrupa seferine katılmak üzere bütün Anadolu ve Rumeli hareketlenmiştir. Niyet "ilay-i kelimetullah"tır. Yani Allah'ın dinini onun kullarına duyurmaktır. Buna mani olmaya kalkan kral, prens, ordu, kale ne varsa onları oradan kaldırmak; böylece insanların dünya ve ahiret mutluluğuna katkıda bulunmaktır... Osmanlı ordusu büyük bir şevk ve azimle kağnı hızıyla mesafeleri yutmaktadır. Hasan'ın birliği bir kasaba civarından geçerken rastladıkları çeşme başında mola verir. Su içilecek, yedeklenecek, yola devam edilecektir. Ancak çeşme başında Hıristiyan oldukları giyimlerinden belli olan genç kızlar aralıksız su almakta, bol bol sohbet edip, gülüşmektedirler. Uzun zaman beklenir, kızlar çeşme başını terk etmedikleri için birlik su almadan yoluna devam eder gider. Sonradan bu kızları, köyün papazının Osmanlı ordusunu sınamak üzere görevlendirdiği kaydı düşülür tarihlere. Papaz hatıratında "Bu ordunun kimyasını bozmadan ona karşı koymak imkânsızdır" diye rapor gönderir ilgililere. Yola revan olunmuştur. Günler, haftalar, aylar sonra Viyana önlerine varılır. Etraf bağlık bahçelik. Her türlü meyvenin olgunlaştığı bir dönem. Hasan, birliğiyle üzüm bağlarının olduğu bir bölgede istirahattedir. Bir ara dayanamaz yakındaki bağlardan birine dalar, birkaç salkım üzüm koparır, kopardığı her salkımın yerine de bedeli olarak bir miktar akçe bağlar bez içinde. Bu akçeleri bulan bağ sahibi, duygulanır, birliğin komutanına gelir, akçeleri iade etmek ister ve Osmanlı askerinin bağından isteği kadar üzüm koparmasına müsaade ettiğini bildirerek gider. Komutan hemen bunu kimin yaptığını araştırır, bulur ve Hasan'ı bir üst amirine havale eder. Hasan'ı sahibinden habersiz üzüm kopararak hırsızlık yaptığı için çok ağır bir cezaya çarptırmak gerekmektedir. Ancak bedelini ödemek için yaptığı asil davranış kadı efendiyi yumuşatmıştır. Ayrıca mal sahibi de davacı olmamıştır. Ancak bütün bunlara rağmen Hasan'a verilen ceza idamdan beterdir. Onu geriye, memleketine yollarlar. Disiplinsiz bir tek askere bile Osmanlı ordusunun tahammülü yoktur. Hele bir de kul hakkı söz konusu ise!.. Varın siz kıyaslayın!.. Kendim görmedim ama, bu bağlara asılan para keselerinin Viyana Müzesinde olduğunu duymuştum. Tahkik edilebilir. Şimdi ölçüye vurulduğu zaman, bu şerefli ve bir o kadar da asil olan davranış tarzıyla Coni ve Cak'ın Irak'taki insanlara reva gördüğü muameleyi kıyaslayın ve "Birkaç Amerikalı askerin yaptığı Amerikan halkının ve askerinin değerlerini yansıtmaz" diyen Başkan Bush'un Amerikası ve partnerlerinin netameli Mezopotamya'da ne kadar kalabileceğini tahmin etmeye çalışın. Buna "Fütüroloji" diyorlar, yani "falcılık" değil "geleceği tahmin etme" bilimi...