Bendeniz hep kötü örneklerin öne çıkarıldığı bir ülkenin çocuğu olarak, "Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği" denilen ve de insanlığa bir asırdır kök söktüren, adı cumhuriyet kendi faşist bir elitler diktatoryası olan Rus emperyalist sisteminin ana unsuru dan "kooperatifler" konusunda doktora yapmış ve de işletme fakültesinin "Kooperatifçilik Anabilim Dalı"ndan doçent unvanı almış biriyim... Şimdi memlekette kenara kıstırıp sessizce kime sorsanız "Kooperatif nedir?" diye, muhatabınız size güveniyorsa alacağınız cevap "Komünist bir şeydir!" tarzında olur. Çünkü kooperatiflerin birçok demokratik hukuk devletinin ekonomik altyapısının önemli yapı taşlarından olduğu söylenmez. Mesela benim bildiğim Almanya'da 1970'lerde Tarım ve Esnaf Kooperatifleri uzun tartışma ve müzakerelerden sonra eş başkanlı olarak bir çatı altında birleşince "Kooperatifler Bankası" Almanya'nın ikinci büyük mali kuruluşu haline gelmişti. Şimdi de durum aynıdır. Amerika'da, birçok batı ülkesinde 'kooperatif sektör'den bahsedilir. Her ülke bu "aracı" kendi sosyal ekonomik ve toplumsal psikolojik yapısına uygun olarak kullanmaktadır. Mesela şu anda dünyaya kafa tutan İsrail, kuruluş yıllarından itibaren dinî motiflere dayanarak kurduğu Kibbutz ve Moşhav diye iki ana gruba ayrılan komünist sisteme çok yakın kooperasyon modelleriyle tarımına yön vermiş, çölde tarım ve hayvancılık yapmış ve halkını doyurmayı hatta gıda ihraç etmeyi becermiştir. Bizim de dahil olduğumuzu iddia ettiğimiz batılı demokratik hukuk devletlerinde kooperatifler "gönüllü olarak katılınan ve de üyelerinin her birine sermaye payları ne olursa olsun bir oy hakkı tanıyan yönetimine ortaklardan başka kimsenin -bu arada devletin- kesinlikle müdahalede bulunamadığı dayanışma ve sosyal yardımlaşma yoluyla toplumun bünyesini kuvvetlendirme amacıyla kurulmuş", tam bağımsız ve demokratik organizasyonlardır. Her alanda kurulan birim kooperatifler, zaman içinde bölge birlikleri, üst birlikler milli birlikler tarzında örgütlenerek, birim kooperatiflerin tek başlarına beceremeyecekleri konuları halletme yoluna gitmişlerdir. Mesela her çeşit üretim girdisinin toplu alımı, ortaklarının ürünlerinin topluca pazarlanması, kooperatiflerin finansman ihtiyaçlarının karşılanması, kooperatif ortak ve yöneticilerinin çeşitli konularda eğitimi gibi konular üst birliklerce karşılanmaktadır. Politik "arka bahçe" mi? Şimdi çok çok özet olarak yaptığımız bu kooperatif örgütlenmesinin en temel özellikleri açısından son günlerde gündemi en çok meşgul eden "Fiskobirlik" ya da benzeri kooperatif yapılanmalarını ele alırsak, görünen o dur ki, bu birliklerin hemen hiçbiri tam anlamıyla bir "Kooperatif" değildir. Çiftçi ve köylü kesimi ise, ünlü bir Alman kooperatif bilim adamının tabiriyle kooperatifi kötü havalarda ihtiyaç duyulan bir yağmurluk gibi düşünmekte ürünü iyi para ettiği yıllarda ürününü piyasaya, fiyatlar düşük olduğu zaman kooperatife satmaya çalışmaktadır. Adam gibi bir "Kooperatifleşme"ye kafa yorma yerine "Kooperatifleri", devlet destekleme alımlarında görevlendirerek dumura uğratıp, sonra da onları politik arka bahçe olarak kullanmaya çalışırsan, bu durumdan nemalanan kooperatif yöneticilerini de ortaklarının kaynaklarını verimli kullanıp, ucuza üretip, uygun fiyatla ürünlerini pazarlamak yerine "politik çıkarlara hizmet eder" hale getirirsen, dünyada üretiminin yüzde yetmişini gerçekleştirdiğin "Fındık"ta bile böyle saçma sapan problemler yaşarsın. Bilmem "Fiskobirlik"in "ko"sunu anlatabildim mi?!.