Ziraat Fakültesinde en çok ilgimi çeken derslerden biri de 'Bitki ve Hayvan Islahı' dersleri idi. O zamanlar yani elli yıl evvel, tarımımız acınacak haldeydi. Dönüm başına yüz-yüzyirmi kilo buğday, inek başına günde birkaç kilo süt verimiyle vaziyeti idare ediyorduk. İşte bu ıslah işinin en temel bilgisi bitki ve hayvanın genetik (yani genlerinde var) olan kabiliyetleri yanında çevre şartlarının da verimlilik üzerinde etkili olduğu idi. Zaten o zamanlar ithal edilen ve çiftçiye dağıtılan kültür ineklerinin bir sezonda telef olduğunu duyar okurduk. Genetik yapısı mükemmel olan uygun şartlar sağlandığında günde 30-40 kg süt verme kabiliyetine sahip inek bırakın verim vermeyi bizim şartlarımızda ölüp gitmekte idi. Aynı şekilde çok yüksek verimli buğday tohumlukları bizim kıraç topraklarda birkaç yılda yok olup gidiyordu. İşte bu bilgi, iş ve özel hayatım boyunca çok işime yaramıştır. Özellikle yıllar boyu beynimize çakılan 'Bizden bir halt olmaz' paradigmasıyla baş edebilmek için bu bilgiye sığınmışımdır. 'Bizde de şartlar iyileşince bu eziklikten kurtulacağız' inancımı bu sayede muhafaza etmişimdir. Özellikle yetmişli yılların Almanya'sında üç yıl geçirdikten sonra iş hayatında çevre şartlarının ne kadar önemli olduğunu iliklerime kadar anlamışımdır. Sonra rahmetli Turgut Özal'ın yıllar boyu bizi boyunduruk altında tutan tabulardan birkaçını cesaretle kaldırmasından sonra ülkemiz insanının her alanda çiçek gibi açtığını yaşadık. Sonra yine karanlıklar içinde geçen yılların sonunda son on yıldır, 'çevre şartları iyileştiğinde genetik kabiliyetlerin ortaya çıktığına' hep beraber şahit olduk. İşte şimdi önümüzde insanlığa maddi ve manevi çok büyük katkılar yapabilme fırsatını sunabilecek bir imkân konuldu: 'Yeni Anayasa'. Eğer bu anayasayla insanımıza gerçekten sahip olduğu üstün 'genetik kabiliyetleri' ortaya çıkaracak 'çevre şartlarını' sağlayabilirsek yeniden 'Nizam-ı Âlem'e kafa yorabiliriz. Yoksa Birleşmiş Milletlere yıllardır çöreklenmiş üç beş devletin borusu öter durur biz de iç çeke çeke yaşar dururuz. Fazla mı uçmuşum bugün. Hiç de değil siz elli yıl öncesini yaşamadınız ki!