Hanımla memleketin her karış toprağında iz bırakmak planımız çerçevesinde, o meşhur kitabevi meselesinden önce Şemdinli'ye gitmiştik. Orada tanıdığımız bir arkadaştan bizi Türkiye'nin en güneydoğusuna götürmesini rica ettik. Dört çekerli bir arazi arabasıyla bir zamanların ilim ve kültür merkezlerinden olan Bağlar'a (Eski adı Nehri) vardık. Orada rehberimiz "İşte Türkiye'nin en güneydoğusu burasıdır. Şu tepenin sağ tarafı İran, sol tarafı Irak'tır. Buradaki mübarek kabirleri ziyaret için Irak ve İran'dan günübirliğine insanlar gelir giderler. Bu ziyaretler asırlardır devam eder. Her üç ülkenin resmî makamları bu ziyaretleri hoşgörü ile karşılarlar" diye izahat vermişti. Bu seyahatten sonra özellikle güneydoğu sınırlarımızın ne kadar sun'i olduğunu yaşayarak görmüştük. Bunun yanında sınır ticaretinin de gerek izinli gerek izinsiz yıllardır devam edegeldiğini de anlatmıştı rehberimiz. Mayınlar sebebiyle binlerce insanın hayatını kaybettiği "Kaçakçılık" faaliyetleri olağan şekilde devam ediyordu. Özellikle İran'dan her türlü mal bizdeki fiyatının dört beş misli ucuzuna temin ediliyordu. Bu durum "kaçak" işini her türlü tehlikeye rağmen çok cazip kılıyordu. Her aileden birkaç kişi bu tehlikeli işle meşgul idi. Tabiî bu arada uyuşturucu işi de bu trafiğin içinde yer alıyordu. Rehberimizin sözüne göre kendini bilen aileler bu kötü işe bulaşmıyor, daha ziyade geçimlerini sağlayacak kadar mazot, şeker, pirinç ve benzeri emtiaları getirip satıyorlardı... Sonra bir daha oralara gidemedik, korkudan gitmeyi de düşünmedik. Ama o seyahat esnasında bölge insanından gördüğümüz misafirperverliği ve yardımseverliği ve oraların tabiî ve kültürel hazinelerini de unutamadık. Oralarda meydana gelen her hadise, o seyahatten sonra daha bir içimizi acıtır oldu. Çünkü bölge insanının çoğunluğu geçim derdinde güzel insanlar idi. Suriye ve Irak'ta ümit veren gelişmeler olunca bayağı sevinmiştik. Sınır ticareti resmîleşir, her üç ülkenin insanları ürettikleri değerleri paylaşır, böylece bölgeye huzur ve refah gelir düşüncesi içimizi ısıtır olmuştu. Çünkü terörü fakirliğin beslediğini herkes gibi biz de biliyorduk. Sonra Irak biraz sakinleşiyor derken Suriye patladı ve son günlerde bölgeye yine kara bulutlar çökmeye başladı. Hükümetin bütün samimiyetiyle sürdürdüğüne inandığımız "Bölgeyi barışa ve huzura kavuşturma gayretleri" bütün bu olan bitene rağmen devam ederken, yıllardır gayriresmî gümrük kapısı gibi kullanılan Şemdinli-Derecik'te kırka yakın, çoğu genç insanı kaybettiğimiz korkunç hadise patlak verdi. Ümit ve dua edelim hadise bir provokasyon olmasın, yine ümit ve dua edelim devlet bu olayı bütün yönleri ile aydınlatıp "şeffaf" bir şekilde milletle paylaşsın. Milletimize ve yakınlarını kaybeden ailelere başsağlığı ve sabır diliyor, bu olayın "Güneydoğu Meselesi"nin çözümünde bir dönüm noktası olmasını ümit ediyoruz.