Gittim, gördüm, yazdım!

A -
A +

Batı'daki eğitim sisteminin içinde yıllar önce üç yıl bulundum. Doğrudan ilgi alanım olmamakla beraber çeşitli kaynaklardan Alman eğitim sistemiyle ilgili edindiğim bilgiler ışığında genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. Maksadım eğitim sistemimizde yapılması kesin zaruret haline gelmiş olan yeniden yapılanmaya katkıda bulunmaktır. Yoksa milyonlarca genci lise bitirdikten sonra üniversite imtihanlarına alıp, sonuçta her yıl bir milyon genci mesleksiz, vizyonsuz sokağa terk eden çürümüş eğitim sistemimizi tenkit falan etmek niyetim yok. Çünkü tenkit etmekle, düzelme ümidi var olan durumlarda yapılabilir. Bu ümit yoksa tenkit boşuna zahmettir. Zaten sevimsiz bir şeydir tenkit aynı zamanda. Ailenin Almanya'da okuyan gençleriyle ilgili gözlemlerimi aktarayım önce... Kilisenin yönetim ve denetiminde olan "Kındergarten", "Anaokulu" bittikten sonra, ilk ve ortaokula gittiler. Bu dönem boyunca her çocuğu yakinen, dürüstçe, objektif olarak takip eden rehber öğretmenler var. Bu öğretmenler samimi ve dürüst ilişkiler geliştirerek çocukların hangi branş ve mesleğe yatkın ve arzulu olduklarını tesbit ediyorlar. Bu öğretmenler öğrencileri ikna ederek onları yönlendiriyorlar. Akademik öğrenime gönlü ve kafası yatmayan ya da istese de lise taksilinde başarılı olmaya fikren ve ruhen yeterli olmayan öğrencileri ikna ederek ama gerekirse yetki kullanarak meslek okullarına sevkediyorlar. Meslek okullarına yönlendirilen gençler okulu bitirdikten sonra, arzu ederlerse yine üniversiteye yönelebiliyorlar. Malum delikanlılık çağında bazılarının olgunlaşması geç olabiliyor. Bütün bunların dışında ülke genelinde ihtiyaç duyulan meslekler için çok hassas tesbit ve planlamalar yapılıyor. Eğitim faaliyetleri büyük ölçüde bu ihtiyaca göre şekilleniyor. Hatırlanırsa geçen yıllarda Almanya Devleti beşyüzbin bilgisayar teknikerine ihtiyaç duyulduğunu açıklamıştı. İç ve dış kaynaklardan bu elemanların tedariki için çalışmaların devam ettiği biliniyor. Üniversitelerde ise gerçek anlamda bilimsel bir yapılanma mevcut. Tam ideal yakalanmamış olsa bile herkesin her ortamda fikrini "bana bir zarar gelir mi?" endişesinden uzak olarak ortaya koyması mümkün. Ayrıca laik diyebileceğimiz üniversiteler yanında tamamen dini otoritelerin yönetim ve denetimi altında isimleri "katolik" ya da "protestan" olan üniversiteleri var. Herkes ulaştığı yerden memnun Bütün gençlerin "üniversite bitirmeyen adam sayılmaz" önyargısı ile üniversitelere akın etmesi gibi bir durum yok. Herkes yaradılıştan sahip olduğu yetenekleri ve kendi gösterdiği gayret ve azim sonucunda ulaştığı yerden memnun. Çiftçisi, işçisi, memuru, profesörü, milletvekili, bakanı, ev kadını, toplumdaki yerinden ve yaptığı katkıdan memun. Çünkü herkes gayret ve çalışmasının karşılığını büyük ölçüde alıyor. İşte çok kaba tesbitlerle arzetmeye çalıştığım bu yapıyla, ülkemizdeki eğitim faaliyetlerini kıyasladığımız zaman, son zamanlarda kime ne fayda sağlayacağı bilinmeyen ve ülke insanının büyük çoğunluğuna gına getirten tartışmaların ne kadar sığ sularda çırpınma olduğu anlaşılıyor. Eğitim konumuzu çağın gereklerine uygun tarzda cesaretle ve temelden ele alacak beyin ve yüreklere gecikmeden kavuşmamız dileğiyle...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.