İnsanoğlunun derununda gizli iki temel korkusu vardır; biri ölüm, diğeri yaşlılık... İkisi de tabiatın kesin, değişmez gerçekleridir. İnsan, bu iki gerçekten elinden geldiğince kaçmak eğilimindedir. Özellikle ölümü hiç aklına getirmemeğe, üzerinde düşünmemeğe çalışır. Başkalarının ölümüyle sarsıldıkça hayata daha bir sarılır. Kaçtıkça ona yaklaşmakta olduğunun farkına varmadan bu kaçışı sürdürür durur. Yaşlılık ise, insanı her an takip eden; kırışıklıklar, bet beniz solmalar, ağrılar ve düşkünlüklerle insana kendini hep hatırlatıp duran bir olgu... Gençlikte büyük sporcu da olsanız, dünya güzeli de olsanız, zamanın tahribatına dayanmanız mümkün değil. Diyetler, estetik operasyonları, stressiz ve konforlu hayat tarzı, hava değişimleri, eğlenceli tatiller bu kaçınılmaz sonu biraz daha erteler, o kadar... Eğer en güzel yıllarınız komedi oyunculuğu ile geçmişse, hayat gıdanız alkışlar olmuşsa gün gelip de yaşlılık döneminde bir köşeye çekilmiş, alkışlardan uzak; aranmaz sorulmaz bir duruma gelmişseniz ne olur? Bu sorunun cevabını Devlet Tiyatroları'nın bu yıl sahnelediği "Güneş Çocukları" isimli oyunda bulabilirsiniz. Çok iyi yazılmış, çok ustalıkla oynanan bir oyun. Komedi demeye dilim varmıyor. Gülerken hayatımızın dramatik örgüsünü çok iyi yansıttığı için yürek burkuyor. Yüzümüze ayna tutmanın yanı sıra artık günümüzde pek ihmal edilen insanoğlunun temel sorunlarına inmeyi; ona, insanı insan yapan değerler üzerinde düşündürüp sorumluluk duyurmayı hedefleyen Devlet Tiyatroları'nın ana işlevini bakınız Genel Müdür ve Genel Sanat Yönetmeni Lemi Bilgin nasıl açıklıyor: "Magazinin uyuşturup paranın hipnotize ettiği günümüz dünyasında, insanın sahip olduğu gerçek tiyatroya ihtiyacımız her zamankinden fazla. Çünkü tiyatro cehaletle, geri kalmışlıkla, yalanla, kötülükle, insanlığın geleceğini karartan her türlü olumsuzlukla mücadele eder. Ve silahları o kadar güçlü, o kadar insancadır ki, bir sözcük, bir bakış, küçük bir hareket ve hatta belki bir susuş... Çünkü insandır karşımızdaki, hem de en yalın, en saf haliyle... Bireyin kendini tanıması, kendini başkalarının yerine koyarak başkalarını da anlamaya çalışması kültürünün ana okuludur tiyatro." *** Güneş Çocukları'nı Amerika'nın en popüler tiyatro ve senaryo yazarı olan ve günümüzün Molier'i olarak tanımlanan Neil Simon yazmış. Hayatı tiyatro kulislerinde geçen yazarın iyi bir gözlemci olduğu, karakterleri oluşturmaktaki ustalığından, zıtlıklar ve çelişkiler arasındaki mizahi yönü yakalayıp ustalıkla vurgulayan diyalog kurma mükemmeliyetten anlaşılıyor. Zaten Simon da, en başarılı eseri olarak kabul ettiği Güneş Çocukları'nın bu başarısını gerçekçi olmasına bağlıyor. Sezonun en iyi oyunlarının başında gelen "Güneş Çocukları"nı kaçırmamanızı hararetle tavsiye ediyorum.