Meşhur ve malum ikinci tezkere Meclis'ten geçer gibi olup, geçemediğinde bendeniz genel yayın müdürü idim bu gazetenin... O anda dış politikadan çok fazla anlamadığım bilinen bir durum olmasına rağmen şöyle demiştim gayri insiyaki olarak (yani refleks olarak): "Türkiye'nin elli yılını kararttılar!" Abartılı bir cümle olduğunu kabul ediyorum ama, o gün tezkereye bütün güçleriyle karşı çıkanların, bugün "tezkere havarisi" kesilmelerine aklım ermiyor da bu yüzden bulaştım çerçeve harici bir konuya. Neyse hayırlı tezkereler diyelim ve de kabımıza çekilelim... Efendim kriz yönetimi iş hayatının en önemli konularından biri olmaya devam ediyor ve edecektir. Çünkü bizim neslin başına on-onbeş yılda bir gelen krizler şimdilerde haftalık, hatta günlük rutinler halinde gelmeye başladı. Eskiden bir malın dışarıdan ithal edilme imkanı yok gibiydi mesela, ama şimdi en geç bir haftada istediğiniz malı ithal edersiniz dünyanın öbür ucundan. Ya da yeni bir ürün, dizayn, model ortaya çıkarsanız eskiden bunun taklit edilmesi aylar yıllar alabilirdi. Ama şimdi en komplike makine ve aletin bile aynısını yaparsınız günler içinde, patentten başınız derde girmezse!.. Dolar dün şuydu, bugün ne olur belli olmaz şimdilerde. Eskiden on-onbeş yıllık periyotlarla kurlar değişirdi "devlet"in kontrolünde... Sonuç olarak globalleşen iş hayatı krizlere ve belirsizliklere gebe olarak sürüp gitmekte. Bu yüzden şirketlerin bu krizlerle başa çıkabilecek tedbirleri önceden almaları önem kazanmış durumda. Kriz yönetimi denilen bu tedbirlerin en önemlilerinden biri de önceden "kriz senaryoları" oluşturup, bunlar üzerinden yapılacak faaliyetleri kestirmektir. Bu konuda başarılı olan şirketler ayakta ve hayatta kalıyorlar. Üzeyir Garih Beyle iş yönetimi konularında epey sohbetlerimiz olmuştu. Birinde şöyle dediğini hatırlıyorum: "Resul'cum biz 94 krizini on yıl önceden kestirdik, o arada inşaatını tamamlamak üzere olduğumuz 'plaza'mızı sattık krize nakitle girip az zararla paçayı kurtardık..." O zaman yine tezkere krizine dönelim ve şöyle diyelim mi?: "Bugün alelacele Irak'a dalarsak, on yıl sonra bu başımıza neler getirir?.." Bu senaryoyu kuracak ve gerekli tedbirleri şimdiden planlayacak beyinlere sahibiz hamdolsun. Yeter ki öfkeyle değil, sükunetle mevzulara yaklaşalım. "Öfkeyle kalkan zararla oturur..." Bazıları bizi öfkelendirmek için ellerinden geleni yapıyor zira... Nice bayramlara sağlık ve afiyetle efendim...