Memleket ve dünya belki de son yüzyılların en önemli olaylarıyla sarsılıyor. Yasemin kokulu olduğunu bizzat yaşayarak gördüğüm Tunus'tan başlayan özgürlük çığlıkları dünyanın her tarafına yayılmakta, insanlar insanca paylaşmanın nispeten daha adil olarak gerçekleştiği hür-demokratik bir yönetim sistemini arzulamakta ve bu uğurda can vermeyi göze almaktalar. Yurt içinde ise yıllardır alıştığımız ve gına getirdiğimiz politik davranışlar yine sahnelenmekte her gün ortalık karışmakta, toz duman içinde kalmaktayız. Bütün bunlar iş hayatını da derinden etkilemekte. Bu şartlarda şirketlerin kimyaları bozulmakta, yayılan istikrarsızlık krizleri sürekli kılmaktadır. Görünen o ki; bundan sonra gerek siyasî gerekse iktisadî sebeplerden kaynaklanan krizler iş hayatının parçası olacaktır. Bu krizlerle baş edebilen şirketler hayatta kalacaklar diğerleri eleneceklerdir. Krizlerle baş edebilmenin en önemli yolu sağlam bir şirket kültürüne sahip olmaktır. Bu yüzden öncelikle 'şirket kültürünün' ve bu kültürü oluşturan unsurların ne olduğunun bilinmesi gerekiyor. Bütün bunlar hayatın gerçekleri çerçevesinde tabiî olarak gelişmekte ve şirketlerin kültürleri kendiliğinden oluşmaktadır. Burada önemli olan bu kültürün tüm şirket çalışanlarınca bilinmesi ve benimsenmesidir. Son zamanların moda tabiriyle 'Şirket içinde bir farkındalık oluşturulması' gerekmektedir. Çok kısa olarak şirket kültürünü, bir şirketin niçin var olduğunun, şirketin zaman içinde nereye varmak istediğinin, bu hedeflere nasıl ulaşılacağının, bütün bu faaliyetlerde hangi temel değerlerin esas alınacağının bilinmesi ve şirketin en üst yöneticisinden en alt kademelere kadar bu hususların yürekten benimsendiği bir çalışma atmosferinin oluşturulması olarak özetleyebiliriz. Aksi takdirde yine iş dünyasında son yıllarda kullanılan deyimlerle ifade edecek olursak: 'Misyonu, vizyonu, bu vizyonun nasıl gerçekleşeceğine dair stratejileri belli olmayan şirketlerin krizlerle baş etmeleri zordur.' Hele evrensel ve yöresel etik değerleri benimsemeyen şirketlerin hiç şansları yoktur. Çünkü artık hiçbir şeyin gizli kalamadığı, bilginin ışık hızında aktığı bir çağa ayak bastık. HHH Kendisiyle kırk yıllık dost olmakla gurur duyduğum, gerçek mânâda fedakârlık ve 'Ağabeylik' timsali olan Ziya Yalçın Ağabey'e rahmetler kederli ailesine ve arkadaşlarına Cenab-ı Hak'tan sabr-ı cemil diliyorum. Mekanı cennet olsun...