Hayatın anlamı!..

A -
A +

Bugün sizlere "düşünür" biri olan John Naisbitt'in İstanbul Konferansından birşeyler daha aktaracağım... Düşünür kelimesini tırnak içine aldım. Ben de biraz füturologluk taslıyarak neden böyle yaptığımı açıklayayım önce isterseniz. İnsanoğlu bu kafayla gider bu derecede bilgi bolluğu ve bilgisayar teknolojisine yüklenir, çocuklar daha bebeklikten bilgi bombardımanına tabi tutulmaya devam edilirse, bir zamanlar nasıl insanlar okur yazar diye parmakla gösteriliyor idiyse, 30-40 yıl sonra da "muhakeme kabiliyeti"ne sahip kimseler de herhalde böyle parmakla gösterilecek. Naisbitti de konuşmasında buna işaret etti. "İnsanlar artık" okuyarak" değil "görerek", "yaşıyorlar" dedi. İnsanların düşünme ve algılama becerilerinin geliştirilmesinin önemine değindi ve konferansın ismi olan "geleceğin düşünce biçimleri ve yeni arayışlar" konusuna ışık tutacak iki önemli tesbitte bulundu. 1- Her zaman kendi düşüncelerinizin doğru ve haklı olduğunu zannetmeyin, bu sizi basit fikirli yapar. 2- Herkesin önüne geçmeye çalışmayın fikren çok fazla ileri giderseniz insanlardan kopar, inandırıcılığınızı kaybedersiniz. Birinci hususu bundan önceki yazılarımızda Viyana Ekolü'nün pozitif bilim savunucularının "Doğrulanabilirlik" kavramının karşıtı olarak ortaya koydukları "Yanlışlanabilirlik" anlayışı olarak aktarmıştık hatırlarsanız. Bunun temelinde, atom ve uzay araştırmalarındaki yeni buluşlardan kaynaklanan "Kuantum Teorisi" yatıyor. Çünkü yıllardır savunulan klasik fizik kurallarının belirli şartlar, belirli sonuçları doğurur anlayışı kuantum fiziğinin konusu olan gerek atom altı parçacıkların gerekse yeni keşfedilen uzayın derinliklerindeki galaxi ve diğer oluşumlarda geçerli olmuyor. Oralarda tam bir "karmaşıklıktan ve belirsizlikten" muhteşem bir "düzen" ortaya çıkıyor. Böylece fizikte birçok kavram ve teori sorgulanıyor son günlerde. İkinci konu ise, bizim kültürümüzün temel taşlarından olan "insanlara anlayışları seviyesinde anlat" prensibinin ta kendisidir. Naisbitt de "Viyana ekolü"nün öncülerinden Hayek'e atıfta bulunarak anlattı bazı konuları. Fiziğin ötesine geçmek... Yani şunu demek istiyoruz kısaca. İnsanoğlu sadece beyin gücünü kullanarak "varoluş sırrını" anlayamaz ve kavrayamaz. Fiziğin ötesine geçmek yani "metafizik"le uğraşmak zorundadır. İşte burada Naisbitt'in konferansa katılanlara dağıtılan konuşma özetinden bir paragrafı sizlere sunuyorum: "Teknoloji hızla gelişti, ama sosyal değişim ona ayak uyduramadı. Aralarındaki uyumsuzluk sorun çıkarıyor Teknolojinin hızı dengeyi bozuyor. Bu yüzden insanlar bir şeylerin eksik kaldığını hissediyor. Hayatlarına anlam arıyor. Bir topluluğa ait olmak, ruhsal dünyalarını zenginleştirmek, daha anlamlı ilişkiler kurmak ihtiyacını hissediyor. Bu süreçte teknoloji umutlarımızın, hayal ve beklentilerimizin ayrılmaz bir parçası. Ne var ki, bilim ve teknoloji bize hayatın anlamını söyleyemez. Biz insan olmanın anlamını aile ve toplum, din ve ruhsallık, sanat ve edebiyat anlamında devamlı sorgularız. İşte yeni kitabımın ismindeki 'High Tech ve High Touch' yüksek dokunuş (High Touch) dediğim şey bu." Görüldüğü gibi "İnsanoğlu" bizlerin berrak ve pırıl pırıl bir kaynaktan kana kana doya doya içtiğimiz "hayatın anlamı"nı arıyor durmadan. Onlar arıyor, bizim ise elimizdeki nimetten pek haberimiz yok...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.