"Haydi hayırlı yolculuklar"

A -
A +

Ekonomi ya da bizim neslin tabiriyle iktisad ilminin esas konusu, batı literatüründe 'allocation' bizim dilde 'tahsis' denilen iştir. Yani kaynakların tahsis edilmesi. Bu "kaynak tahsisi" ne için ne kadar ayrılacağı sorusuna cevap arar durur. Çok eski zamanlarda sadece beden gücü vardı. Tavşan mı, kuş mu, geyik mi, avlanmaya tahsis edileceği düşünülürdü. Sonra alet edevatla avlanma başladı. O zaman beden gücünün ne kadarı alet edevat imaline, ne kadarı avlanmaya ayrılacağı sorusuna kafa yoruldu. Sonra avlanmada alet edevatın beden gücü kadar hatta daha önemli olduğu anlaşılınca, alet edevat geliştirmeye ne kadar zaman ayrılacağı sorusu gündeme geldi. Böylece insanoğlu gittikçe hızlanan bir ivmeyle büyüyen ve gelişen ekonomik hayatını daha iyiye yöneltmek için uzun asırlar, doğal kaynaklar emek ve sermaye olarak sınıflandırdığı kaynakların tahsisine kafa yordu. Sanayileşme çağıyla beraber bir yeni kaynak daha belirginleşmeye başladı "teşebbüs gücü". Bunu iyi idrak eden ülkeler bugün tüm dünyada borularını öttürüyorlar. İnsanın teşebbüs gücünü önemsiz ve değersiz hatta gereksiz bulan komünist kafalarca kaynak tahsisi yapılan ülkeler sonunda havlu attılar. Onlar da şimdi özel teşebbüsün motoru olan girişimcilerin "havalı ve cakalı hatta biraz da abartılı" yaşayış tarzlarına tahammül etmeyi deniyorlar. Hatta adı komünist olan Çin Halk Cumhuriyeti'nde tam yetkili mahalli idarecilere sınırsız yetkiler vererek, onları uluslararası girişimciler olarak yetiştirmeye, dahası bir asra yakın zamandır devlet tarafından yaptıkları kaynak tahsisini onların eline bırakıyorlar. Bu yöneticilerin elini tutan yabancı şirketler anlaşmayı yapıyor Çin'e sermayeyi akıtıyorlar. Bunlar da hiçbir kalite endişesi taşımadan, köle statüsünde çalıştırdıkları zavallı insanları kullanarak ürettikleri malları "Çin malı" yutturmacasıyla şimdilik dünyaya satıyorlar. Sanayi çağında, herkesin mal ve hizmete aç kurtlar gibi saldırdığı dönemlerde bu tarz üretim şirketleri "kâr havuzlarında banyo" ettirmişti. Ama şimdi akıllıca tahsis yapılabilmesi için bir şey daha iş dünyasının gündeminde yer almaya başladı. "Bilgi". Bu "bilgi" denilen varlık, iyi yönetilmediği takdirde, eski alışkanlıklarla tabiatı, sermayeyi, iş gücünü ve teşebbüs gücünü ne kadar iyi yönetseniz de uzun vadede başarılı olmanız mümkün değil. Çünkü bütün insanlar gittikçe hızlanan bir ivmeyle bir bilgi ağının içine doğru çekiliyorlar. Ve bu bilginin kaynağı, üretildiği, kullanıldığı ve tüketildiği yer insan beyni olduğu için şimdi şirketlerde (Peter Drucker'in hediyesi tabirle) "Bilgi Çalışanları" ortaya çıkmakta ve yaygınlaşmaktadır. O zaman bütün şirketler kaynaklarını tahsis ederken bilgiyi kullanmak zorundadırlar. Bilgi nasıl yönetilir? Bunun için de "Düşünürüm, planlarım, emrederim, kontrol ederim, takarım kapıya elektronik sistemi mesaiye zamanında gelmeyenleri tutar ensesinden fırlatır atarım" diyemezsiniz. Belki o "bilgi çalışanınız şirkette var olan bir problem yüzünden uykuyu kaçırmış, bütün gece o konuda "bilgi üretmiş", o yüzden geç kalmış olabilir. "Bana ne kardeşim onun bilgi üretmesi, problem çözmesinden, ben ne diyorsam onu yapsınlar, gerisine karışmasınlar!" diyorsanız, "bilgi çağına ayak uyduramayarak ölen şirketler mezarlığını ara sıra ziyaret etmenizi" tavsiye ederim. Bilgi nasıl yönetilir diye aklınıza takıldıysa, uzun ince bir yola girdiniz demektir, eğitimcileriniz, danışmanlarınız, çalışanlarınız, ve müşterilerinizle birlikte size "Hayırlı yolculuklar..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.