Kırk yıldır İzmir-İstanbul arası gider gelirim. İlk gelişim Tuzla Piyade Okulu'na 'sülüs' ile geldiğim seyahattir. İzmir-Bandırma tren, Bandırma-İstanbul gemi. Bir koca gün süren ve sabahın ilk ışıklarında koyun-keçi melemeleri arasında geminin güvertesinden gördüğüm İstanbul'un esrarlı silüeti ile tamamlanan o yolculuk beni âdeta çarpmıştı... Sonraları bu yolu uçak ve daha ziyade kara yolundan katettim. Son on yıla gelinceye kadar bu seyahat gerçek bir eziyetti. Özellikle yokuşlarda bir kamyonun arkasında geçirdiğimiz süreler âdeta bir ömür törpüsü idi... O zamanlar Avrupa ve özellikle Almanya otoyollarını görür 'Bizde de bu otoyollar olur mu?' acaba diye hayıflanır dururduk. Rahmetli ve kıymetli Turgut Özal zamanında otoyolların olabileceğini gördük ve öğrendik... Ancak benim 'İzmir-İstanbul arasını gidiş ve geliş çift hatlı bir yolla ne zaman aşarız o zaman memlekette bir şeylerin değiştiğine inanırım!' diye koyduğum şart geçtiğimiz salı günü gerçekleşti. Balıkesir-Akhisar arasındaki baraj gölünün üzerindeki köprüler tamamlandı, İzmir-İstanbul arası duble yolla tarafımdan katedildi. Ve bu işler eskiye nazaran süper bir hızla gerçekleşti. Tamam! İnşaat teknolojileri ve malzemeleri çok gelişti. Ancak son on yıldır yapılanları sadece bununla izah etmek mümkün değil. Memlekette muhteşem bir 'Topyekûn canlanma' hissediliyor. İnsanımız yapılanları hem takdir ediyor, hem de sahip çıkıyor. Sayın Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının bu başarıları onların 'çok iyi bir takım oluşturmalarında' saklıdır. Vizyonuna inanan bir liderin etrafında samimiyetle toplanan bir toplumun krizin kasıp kavurduğu bir konjonktürde başardığı %8.3 lük kalkınma hızını 'göbeğini kaşıyan bidon kafalıların seçtiği bir partinin' tesadüfi başarısı olarak açıklamak düpedüz af edersiniz 'bidon kafalılıktır!'... Benim yeni başarı kriterim İzmir-İstanbul arasında Yalova-Körfez geçiş köprüsü tamamlanmış jilet gibi bir 'Otoyol'dur. Haydi kolay gelsin!..