Öykünüzü kısaca özetler misiniz? Gökçelik adıyla 1976'da, iki çalışanla hizmete giren şirketimiz, 1980'de ilk büyük siparişi alarak, DMO için çelik dolaplar yapıyor; 1984 yılına gelindiğinde suntalam raf kullanımından çeliğe yöneliyor ve süpermarket ekipmanları üretimine başlıyor. Sektöründe toz boya ünitelerini ilk ve tek olarak kullanan kuruluşumuz hızla büyüyerek, 80'li yılların sonunda market donanımında kendini kanıtlıyor; binikiyüz metrekarelik ilk fabrikanın yanında yedibin metrekarelik ikinci fabrika üretime geçiyor. '91'de ÜÇGE adı ön plana çıkıyor (3 G=güç, güven, görkem). Market arabalarında dünya lideri WANZL Orta Asya distribütörlüğü için ÜÇGE'yi tercih ediyor. 90'lı yılların ortalarında, teknolojiye yaptığı yatırımlarla sektöründeki standartları aşıyor ve halen teşhir ve tanzimin tüm aşamalarında Türkiye'de bir numara. Emeğinin karşılığını CE Marking'in ardından ISO 9001 Kalite Belgesi ile alan ÜÇGE, dünya pazarlarında aranılan bir "marka". Beş kıtada onlarca ülkeye ihracatı, yalnız Rusya'da 30'un üzerinde showroom'u var. '99'da artık mağazaların mimarı. İleri teknoloji ürünü makine parkına sahip ahşap fabrika üretime giriyor. Üçüncü binyıla girilirken, yerli ve yabancı binlerce kuruluşun çözüm ortağı olan ÜÇGE, Türkiye'de sektörel pazarın % 65'ine hakim ve yeni hedef sektörde dünya liderliği. Sizce kalite nedir? İşinizde kaliteyi en çok etkileyen husus nedir? Müşteri beklentisine verilen yanıt, kalitenin ilk tanımı; ancak, yeterli değil; bunun da üzerinde bir mutluluk ve 'sadakat' duygusunu sağlamak esas. O nedenle ilkemiz, sürekli daha iyisini üretmek ve zamanında sunmak. Kaliteyi etkileyen en önemli faktör hammaddedir. Fakat 'önce insan' diyebilen bir yapıda, yüksek teknoloji yardımıyla üstün nitelikli ürün sunumu çok daha kolay. Müşterinin daima haklı olduğunu bilmek ve 'müşteri kraldır' görüşünde birleşmek, kaliteyi direkt olarak etkiliyor. Krize karşı ne gibi tedbirler aldınız? Krizin ilk anından itibaren en önemli etkinliğimiz, bilgi paylaşımı oldu. Ülkede oluşan gerginliği ve mücadele tarzımızı açık toplantılarda gündeme taşıdık. Daha fazla çalışmamız gereğinin altı çizildi. "Çeşmeyi kapa, elektrikleri söndür, kırtasiyeyi azalt" türünden genel tedbirler çok sıradan ve zaten hep yapılması gereken şeylerdi. Oysa böyle dönemler 'eğitim' ağırlıklı çalışmalar için iyi bir fırsattı. Çalışanın her alanda katılımının her dönemde olumlu sonuçlarını gördük. İyi ve kötü günleri açıklıkla paylaşmak, güç ve güven getiriyor. Kurumsallaşma yönünde ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz? Her türlü imaj çalışması ve aktivitelerde bir bütünlük gerektiğine inanıyoruz. Kurumsal kimlik sahibi olmaksızın, acımasız piyasa şartlarında başarı mümkün değil. Katalog, kartvizit, yol tabelası, logo, sloganlarımız, ilan tasarımı, personel giysileri, araç yazılarına kadar her unsur bir bütünlük içinde. Ciddi bir firma imajı, müşteri gözünde, yalnızca kurumsal bir yapı ve onun gerektirdiği doğruların hayata geçirilmesiyle sağlanabilir. Eğitime nasıl bakıyorsunuz? Eğitim şirketlere nasıl katkı sağlıyor? Sokakta kimi durdurup sorsanız, ülkenin en büyük sorunu olarak eğitim olgusunu anlatır; ne yazık ki doğrudur da.. Hangi kurum ile görüşseniz, eğitime çok önem verdiklerini anlatır. ÜÇGE ailesi olarak, konuyu daha da ileri düzeye taşıdık. Eğitim uzmanı istihdam eden ender kuruluşlardan biriyiz. Sadece kurum içi değil, tedarikçilerimize de düzenli ve ücretsiz eğitimler veriyoruz. İşin kolayına kaçmadan ve güncel kalarak verilen bu eğitimler, bazı dönemlerde danışmanlık hizmetlerine dönebiliyor. Biliyoruz ki, daha çok atacak adımımız var. İşe gönülden katılımın sağlanması hakkında neler söylemek istersiniz? İlginç bir uygulamamız var. Her çarşamba sabahı İnsan Kaynakları, Eğitim ve Halkla İlişkiler departmanları koordinasyonunda, çalışanlara yönelik iki saatlik harika bir toplantı; adı da ilginç: Aktif mola... Bu aktif mola adeta serbest kürsü; şu var ki sadece konuşulmuyor, konuşulanların mutlaka çözümü gerçekleşiyor; dert küpü değil, çözüm ayağı. Pek çok minik ayrıntı aktif molada dile gelirken, mükemmele ulaşma yolunun bu ayrıntılarda gizli olduğunu biliyoruz. Katılımcılar gönüllü birliklerle 'daha iyi çalışma yaşamı' için harika ve kâr getiren çözümler oluşturuyor. Ayrıca düzenli bir biçimde 'Önerilerle Kârlılık Yarışması' yapılıyor; önerip kazanıyorlar ve kazanıyoruz. Günümüzün en belirleyici faktörlerinden biri olan değişim hakkında düşünceleriniz neler? Değişim tabii ki kaçınılmaz ama nasıl gerçekleşeceği önemli. Bu konuda çok yalın bir şey söylüyoruz: "İnsanlık yine prim yapacak, sakın kendini ucuza satma!.." İnsani değerlerimiz değişmemeli. Biz değişimi sürekli yenilenme, teknolojide üst seviyede olma, mal ve hizmet kalitesinde 1 numara olarak algılıyoruz... Başarılı olmak isteyen girişimci ve yöneticilere örnek olması açısından sormak istiyoruz; başarınızın sırrı nerede yatıyor? Başarımızın sırrı öncelikle tabii ki çok ama çok çalışmak. Bununla birlikte; statik değil dinamik düşünmek, global gelişmeleri yakından izlemek, kalite standartlarından ve koşulsuz müşteri memnuniyetinden kesinlikle taviz vermemek, çalışan motivasyonunu sağlamak ve şirket kültürü ile yoğrulmuş, firmayı sahiplenmiş üretim ve yönetim personeliyle çalışmak da diğer önemli faktörler. İnsanları yönetir ve yönlendirirken nelere dikkat ediyorsunuz? ÜÇGE'de, "müdür" kavramı kesinlikle yoktur. Kurum içinde yatay hiyerarşi uygulanıyor ve tüm yönetim kadrosunun kapıları ardına kadar açık. Herhangi bir personel bir arzusu, önerisi ya da şikâyetini Yönetim Kurulu Başkanı'na kadar kendisi iletebiliyor. Personel-yönetici ilişkisinden çok "aile" yapısını benimsiyor, problemlerle karşılaştığımızda hep beraber, beyin fırtınalarıyla çözüme ulaşıyoruz. Çalışan mutluluğu, bizim için gerçekten önemli. Müşteri anlayışınızı özetler misiniz? Müşteri anlayışımız son derece net; "ÜÇGE'de müşteri kral"dır. Yeni müşteri kazanmaktan çok var olanı kaybetmemeye çalışmak gereken bir süreçteyiz. Anlayışımıza göre, müşteri ilişkilerimiz, "malı teslim ettim, çekleri aldım, iş bitti" ile sınırlı değil, bizi tercih eden dostlarımızla ilişkilerimiz ömür boyu. Satışla başlayan süreç, teslimat ve montaj aşamasında sürdüğü gibi, satış sonrası ve halkla ilişkiler departmanlarımız, firma imajını sağlamlaştırmak için yoğun bir psikolojik bombardıman yapıyor; yeni yıl, bayram, açılış, doğum günü, evlilik yıldönümü, hastalık gibi hemen her gelişmede müşterilerimiz aranıyor; satışçılarımızın periyodik ziyaretleriyle, yeni ihtiyaçlar belirlenip problem varsa gideriliyor. İş dünyası eğitim seferberliğinde ğ Swissotel İstanbul'da 5 Kasım günü PDR'nin organizasyonunda TMI-Türkiye'nin katkıları ile gerçekleşecek konferansta, dünyaca ünlü kalite gurusu Claus Moller ve tüm dünyanın ilgisini çekmiş olan Fatih Terim takım oluşturma, takımda başarı ve benzeri konuları aktaracaklar. Katılım ücreti 598 ilâ 833 USD. ğ Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ve EOQ Türk Millli Komitesi'nin önderliğinde, İstanbul'da 19-21 Eylül'de "Kalite: Küresel Rekabette Köprü" temasının işleneceği 45. EOQ Kongresi gerçekleşecek. TSE ve EOQ Türk Milli Komitesi Başkanı Bekir Öztürk tarafından sirküle edilen davet yazısında; "Sınır tanımayan kalite'nin küresel rekabette anahtar ve köprü işlevi gördüğü, bazı Türk firmalarının Avrupa Kalite Ödülü'ne layık bulunan ilk kuruluşlar olduğu belirtilirken; İstanbul'da, ISO 9000'in yayınlanan yeni versiyonu ve ilgili uygulamaların tartışılacağı; bilgi ve tecrübe alışverişi için 45. EOQ Yıllık Kongresi'nin ideal ortam olduğu vurgulanıyor. Aynı yazıda; AB Başkanlığı'nın isteği doğrultusunda yürütülen çalışmalar sonucu belirlenen üç ana unsur (çeşitliliğin artırılması, birlikte kazanmak, mevcut kurumsal esaslar ve yeni değerler doğrultusunda yeniden yapılandırmak) üzerinde durulacağı da belirtiliyor. Kongre aynı anda 5 ayrı salonda toplam 32 oturum ile 2 ana oturumdan oluşmakta ve 400 tebliğ arasından seçilen 120 sunuşa yer verilmekte. ğ Lütfi Kırdar'da 13-15 Kasım günleri 10'uncu Ulusal Kalite Kongresi gerçekleşiyor: "Sivil Toplum Kuruluşları ve İyi Yönetişim". Ünlü yönetim gurusu Peter Drucker tarafından ABD'nin en büyük yenilik ve itici gücü olarak değerlendirilen sivil toplum kuruluşları (STK)'nın ülkemizde de giderek beliren önemi gözetilerek, daha bilinçli bir STK yönetimi anlayışına katkıda bulunmanın da amaçlandığı kongrede, yönetim bilimleri alanında en son gelişmeler yerli ve yabancı uzmanlar tarafından irdelenecek ve katılımcılarla paylaşılacak. ğ Şirketler çalışanlarını, yöneticilerini, bayilerini ve tedarikçilerini motive ediyor İş dünyası, özellikle ülkede yaşanan kriz esnasında ve sonrasında gerekliliği açık bir şekilde görülen motivasyona eğilmeye başladılar. Bu bağlamda, İDEM Danışmanlık ve Eğitim Merkezi tarafından, şirket motivasyonu için bilimsel stand-up tarzında hazırlanan ve duyurusu yapılan grup toplantıları büyük ilgiyle karşılandı. İDEM grup toplantılarında, çalışma ortamından kısmen uzak bir mekânda, gece ünlü bir sanatçı sahne alıyor. Gündüz de 1-2 saatlik "Yönetimde Başarının Sırları" adlı bilimsel stand-up tarzında eğlenceli bir ortamda bilgi paylaşımı gerçekleşiyor. İDEM yetkilileri "moral depolama ihtiyacı içinde olan yönetici, çalışan, bayi ve tedarikçilerin, unutamayacakları gün geçirdikleri bir ortamda eğlenerek öğrendiklerini, krizin olumsuz psikolojik etkilerinden sıyrılıp motivasyon kazandıklarını" belirttiler. ğ İDEM'den çözüm ortaklığı paketi İDEM Danışmanlık ve Eğitim Merkezi, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik ortamda, iş dünyamıza katkı sağlamak amacıyla 'çözüm ortaklığı paketi' geliştirip hizmete sundu. Buna göre, kuruluşlara yıllık olarak sunulan hizmet demeti, hem danışmanlık ve hem de ihtiyaca göre hazırlanmış seminerler dizisini içeriyor. İDEM yetkilileri, bu hizmetin sunumunda, mevcut ekonomik konjonktürün dikkate alındığını, iş dünyasınca projenin çok olumlu karşılandığını belirttiler. Bu arada İDEM, Eylül-2001 genel katılımlı seminer programını açıkladı. Buna göre, Radisson SAS Konferans Merkezi'nde 6 ve 25 Eylül günleri Krize Dayanıklı Şirket Kültürü, 15 Eylül Müşteri Odaklı Satış, 27 Eylül Takım Çalışması ve Liderlik seminerleri var. Bilgi ve kayıt için www.idem.com.tr ve (0212) 454 35 35.