Bilgi çağına doğru hızla yol alan iş hayatında 'bilgi'nin üreticisi, yapıcısı, olan insan unsuru gittikçe daha çok önem kazanıyor. Aslında bizim neslin beklentisi bu değildi. Biz, bir zaman gelir bütün işi robotlar yapar, biz keyfimize bakarız hayalleri kurardık. Şimdi hayatımıza, otomobil, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, tıraş makinesi, montaj hattındaki robotlar ve benzeri yüzlerece robot girdi. Gerçekten robotlar birçok işi yapıyor, ama insanoğlu hayat standardını yükseltmek için daha çok bilgiye daha iyi yönetime, daha etkili iletişime, kusursuz pazarlamaya, global düşünmeye, tüm dünyayı kavramaya çalışıyor. Ve de bu gidiş insan ve onun beynine ve dahası gönlüne olan ihtiyacı daha da şiddetlendiriyor. Çok takdir edilmek, saygı görmek, işin içine katılmak gibi manevî motiflerden etkilendikleri görülüyor. Burada, fert başına millî gelirin yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde manevî unsurların öne çıkabileceği akla gelebilir. Ancak ayda 2-3 bin dolar kazanan bir Amerikan işçisinin çok fazla farklı bir hayat sürdüğünü söylemek de pek mümkün değil. Motivasyon, yani insanları gönülden harekete geçirecek usul ve yollar bulma işinde yani yeni şekillenen "global dünya insanı" olgusunu nazarı itibara almak zorundayız. Bu ise bundan önce bütün iktisat ve yönetim okullarında dayatılan "homo economicus" yani "ekonomik" saikler, motiflerle hareket yani artık yönetimde "ortak akıl" çabaları yeterli görülmüyor, "ortak gönül oluşturma" gerekli oluyor. Çünkü yukarıda saydığımız genişlikte global bir vizyonu, kuru lâfla, basit motivasyon metotlarıyla gerçekleştirmek mümkün olmuyor. Bu durumda işi temelinden ele alan yönetim anlayışlarına ve "insan" denilen ve gün geçtikçe daha karmaşık ilişkilere dalan, çok yönlü yaratığın beklenti ve ihtiyaçlarını göz önüne alan motivasyon metotlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda yani motivasyon konusunda Amerika ve Japonya son yıllarda çok yoğun kafa yormakta. Mesela ABD'de yapılan büyük çaplı bir araştırmada, insanların, şu anki paradigmalarımızın aksine, "ücret maaş ve benzeri maddî motiflerden eden bir insan" tipinden, "homo humanicus" "insanca yaşayan, mânevi yönü daha ağır basan bir insana" doğru geçiş yaşandığı iddiasını güçlendiriyor. ("homo humanicus" bendenizin şu an uydurduğum bir tabirdir, sizin daha iyi bir yakıştırmanız da olabilir, paylaşabiliriz) Çünkü insan oğlu atomun altına ve uzayın derinliklerine doğru daldıkça, insan olduğunu daha bir idrak eder duruma gelmekte ve artık onu basmakalıp slogan ve cümlelerle motive etmek mümkün olamamaktadır. "Homo humanicus"larınız bol olsun.