İki beyin göçü hikâyesi...

A -
A +

Birinci beyin, taa 1993'lerden beri kendisini tanıdığım bir komşu genç. Bir teknik üniversitenin elektronik bölümünü bitirdi. Bendeniz bir televizyon kanalında görevli iken bu ve benzeri beyinleri toplayıp geliştirmeye gayret etmiştik. Bu çerçevede komşu beyin İngiltere'de uydular ve uydu yayıncılığı konusunda kendini geliştirmişti. Sonra uzun yıllar memlekette hizmet etti. Krizlerle beraber ABD'ye gitti. Hem çalıştı, hem para biriktirdi, hem de (ne kadar ağır bir yük olduğunu bilen bilir) yine elektronik haberleşme konusunda doktora yaptı. Mortgage ile evini aldı, ABD'de birkaç üniversite ve şirketten hem kariyer hem de maddi imkân sağlayan teklifler aldığı sırada memlekete şöyle bir uğradı... Tabiî bendenizi ziyarete geldi. ABD'ye dönmeye oldukça kararlı görünüyordu. Üstelik bu arada "parti kapatma krizi"ni de yaşayıp piyasanın titrediğini görünce hemen dönmeye karar vermek üzereydi. Bendenizin millî damarı kabarıklığım tuttu: "Gel etme eyleme sana burada bir iş bulalım, önceleri aza kanaat et, sonra hem kariyer hem para kazanırsın" dedim. Önce pek düşünmedi sonra bir denemeye karar verdik. Konusuyla ilgili birkaç büyük firmaya başvurdu. Bunlardan bir tanesi yakından ilgilendi, ön mülakat tamam oldu, hatta bir ön proje hazırladı beğenildi, en son mülakatta son bahis olarak memleketin çok özel ve güncel meselelerinden biri hakkında ne düşündüğü soruldu. O da Amerika'nın kişisel hürriyeti bol olan havasını yaklaşık 6-7 yıldır teneffüs eden biri olarak "kişisel tercihtir" deyiverdi. Sonra onu hiç aramadılar... Bu olay komşu beyini daha bir ürküttü. Neyse sonra birkaç yere daha müracaat etti. Son görüşmemizde kariyer ağırlıklı bir kuruluşla görüşüyordu. Umarım göçmez... İkincisi dün gazetede tıp doktorlarıyla ilgili yeni bir düzenlemeden sonra aklıma geldi. Bu defa beyin göçü dışarıdan içeriye. Orta Asya ülkelerinden gelip, binbir zorlukla "Çapa Tıp"ı bitirmiş ve halen TUS (Tıpta Uzmanlık Sınavlarına) giren bir doktora; diploması Türkiye'den bir üniversiteden olmasına rağmen çalışma ve kendini geliştirme imkanı verilmiyordu. Bundan evvel Cumhurbaşkanı Sezer'in vetolarından nasibini alan düzenlemenin yeniden gündeme getirilmesi yüreğime ferahlık verdi. Bir yanda genç beyinlere kapılarını ve gönüllerini ardına kadar açan özellikle ABD gibi açıkgöz ülkeler, bir yanda beyin göçü konusunda engin tecrübeye sahip Osmanlı'nın torunlarına yerleştirilen "Yok öyle, burası Türkiye" zihniyetiyle beyinleri göçe zorlayan bir zihniyet... İş dünyası bu meseleye gereken önemi vermeli.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.