Strateji, yönetimin en önemli ayağıdır. İyi belirlenmemiş bir strateji kadar organizasyona zarar veren başka bir husus yoktur. Bu konuda en güzel benzetme malum; "Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz ondan sonraki bütün düğmeler yanlış iliklenir..." Eğer bir de aceleniz varsa sonuç çok can sıkıcı olur. Organizasyonun "niçin kurulduğu?" sorusunun cevabı olan "Misyon" ve "nereye?" sorusunun cevabı olan "Vizyon" belirlendikten sonra, bu "vizyon"un "nasıl?" gerçekleşeceği sorusunun cevabı "Strateji"dir. Klasik yönetim anlayışında strateji daha ziyade yukarıda belirlenip alt kademelere dikte edile gelmiştir. Günümüzün karmaşıklık ve belirsizliklerle dolu iş ve yönetim hayatında artık strateji belirlenirken en alt kademeden yukarıya doğru hareket edilmesi bir bakıma zaruret olmuştur. Çünkü insanların ihtiyaçları ulaşım ve haberleşmede meydana gelen muazzam gelişmeler sebebiyle hem artmış hem de çeşitlenmiştir. Bu ihtiyaçları iyi şekilde tespit edebilen organizasyonlar strateji belirlemede daha başarılı olmaktadırlar. Bunun yolu da hizmet sunulacak olan toplumun nabzını çok iyi tutmakta yatıyor. Muhatap olunan insanların çoğunluğunun neye ihtiyaç duyduğunu onlara sorarak belirlemek işin püf noktası oluyor. Son bir haftadır İzmir'deyim. İzmir şehrini hiç bu kadar bakımsız ve sahipsiz görmemiştim. Çok çeşitli kesimlerle yaptığım temaslarda İzmir halkının çoğunluğunun gecekondulardan, trafik ve ulaşımdan, özellikle de delik deşik yollardan şikâyet ettiklerini duydum. Kendimde yaşadım. Diğer önemli konu da "su" problemi. İzmir'in suları hiç bu kadar kireçli ve ağır olmamıştı. Bütün şehir bu dertlerle muzdaripken, belediyelerin bu problemler yokmuşçasına, konserler ve benzeri kültürel faaliyetlere kafa yorduklarını ve hâlâ "sloganlar atmak" ve "afişler asmakla" meşgul olduklarını, belediyeler arasındaki dalaşmaları görünce stratejinin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha yaşayarak öğrendim. İzmirliler bu kafayla devam ederlerse "Güzel İzmir" tarih olacak. Yazık!..