İmkân ve yetki ver, gerisine karışma!

Yirmi yıl önce İstanbul'a geldiğimizde su problemi had safhadaydı. Çözüm konusunda pek fazla ümit de yok gibiydi. Büyükşehir Belediyesi'nin konuyla ilgili bölümünde akıl almaz yolsuzluk ve rüşvet olayları almış yürümüştü. Sonra Turgut Özal Türkiye'nin önünü açtığı sonradan anlaşılan bir hata yaptı. Belediye seçimleri öncesinde "Ben memura ve işçiye zam yapacak kadar akılsız değilim!" anlamında bir şeyler söyledi. Söylediği belki enflasyonu dizginlemek için önemli idi, ama zamanlaması siyasi intihar gibi bir şeydi. Sonunda bu tatlı hata Tayyip Erdoğan'ı İstanbul Büyükşehir Başkanlığına taşıdı. O yıllardan itibaren İstanbul'un yüzü gülmeye başladı. Tayyip Erdoğan'dan sonra gelen Başkanlar da İstanbul'a zevkle şevkle hizmet etmeye koyuldular. Tabii bu başarıların temelinde başka neler var denilirse bu köşenin müdavimleri yönetim konusuna kafa yormaya başlamışlardır bile. Öncelikle rahmetli Özal'ın yaptığı Belediyelere "Adem-i merkezi yönetim" imkânı sağlayan hukuki düzenlemeler var. Yani merkeze bağlı olmadan, yerinden yönetim imkânına kavuşan Belediyeler bu imkânları yerli yerinde kullanırlarsa büyük işlere imza atabiliyorlar. Bu konuda bir ölçüde özel sektör mantığına yakın şekilde yönetebilen Belediye İktisadi Teşekkülleri önemli rol oynamaktadırlar. Anadolu çocuklarına güvenir ve onları yeterince yetkilendirir ve cesaretlendirirseniz mesela onlar "Taa Melen Çayından aldıkları suyu alır getirir, Boğaz'ın denizden yüz elli karadan yetmiş metre altına yerleştirdikleri beş metreye yakın çapta borularla Asya'dan Avrupa'ya taşır ve İstanbul'un su problemini belki de bir daha gündeme gelmeyecek tarzda çözerler..." Bu muazzam projede emeği geçen herkese ve bu arada bir vesileyle yakından tanışma imkânı bulduğum "İston takımına" gönülden teşekkür ederim. "İston" ne midir? Google ne güne duruyor, açın bakın, orada bir de gizli kahramanın neler becerdiğini göreceksiniz...