Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ziraat Ekonomisi ve İşletmeciliği Bölümünde birkaç bölgesel kalkınma projesiyle ilgili çalışmalara katılmıştım. Bu projelerin özellikle bilgi toplama safhasındaki anket çalışmalarında birebir görev almıştım. Bu çalışmalar bana "Türk köylüsü" denilen engin kültür hazinesiyle bilimsel anlamda ilk defa bir araya gelme imkanı vermişti. Köylümüzün ince zekası, kıvrak yorumları, müthiş espritüel yapısı herkes gibi beni de çok etkiledi. Keşke o anketler sırasında yaşadıklarımı not etseymişim! Kaçan fırsat büyük oluyor. İşte bu güçlü kültürel yapıyı sosyolojik ve psikolojik açıdan yeterince tanımayan, daha değişik bir ifadeyle kâle almayan, daha açıkçası "güdülecek sürü" olarak gören birçok projenin hüsrana uğradığını yaşadım. Toprak Reformu diye bir proje... Çok örnek var da, birkaçını anlatayım... Bir zamanlar Toprak Reformu diye bir proje ülkenin gündemini yıllarca meşgul etti. Özellikle herkesin şikayetçi olduğu Doğu ve Güneydoğudaki feodal yapı kalıntıları olarak algılanan ve "Ağalık düzeni" diye haklı olarak ağır tenkitlere maruz kalan düzen bu projeyle ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Araziler bölündü, köylülere taksim edildi. "Haydin arkadaşlar, işte size arazi, üretin, satın, mutlu olun" dendi. Ancak asırlar boyu, ağanın verdiği tohuma ya da borca dayalı üretim yapmaya alışmış bölge insanını harekete geçirmek mümkün olmadı... Bir başka örnek bendenizin on beş yıllık bir emek karşılığı edindiğim "Kooperatifçilik Anabilim Dalı Doçentliğimin" konusu olan Kooperatifçilik projelerinde yaşandı. İlk yıllarda tamamen devletin güdümünde şekillendirilen bu proje, insan unsuru hiç dikkate alınmadığı için başımıza "KİT'leşmiş Kooperatif Kuruluşları"nı sardı. Bir kantara dokuz memur! İşte o köy kültüründen bir anekdot: Köyde kooperatifçilik konusunda bir anket çalışmasındayız. Yaşlı bir dede konuya muttali olmuş, "Evlat ben sana kooperatifi tarif edeyim sonra diyeceğin kalırsa onu da dinleriz. Kooperatif demek bir kantarın başında dokuz memur demektir. Bununla mı ziraatı kalkındıracaksınız?.." O köydeki 'denek'leri iptal etmek zorunda kalmıştık. Çünkü köyün ak sakallısının bu çıkışından sonra kimse anketlere cevap vermemişti... Bütün bu tecrübelerin ışığında GAP, daha yeni gündeme gelirken, Türk insanının ve köylüsünün gönlüne yatan işbirliği şekilleri araştırılmalı dediğim ve dünyadan çeşitli örnekleri sıraladığım bir kitapçık yayınlamıştım. Ne arayan oldu ne soran. Yirmi yılın emeğini bir anda gömdüm ve kendimi İstanbul'da özel sektörde buldum. 15 yıldır öyle böyle bir şeyler üretiyorum, yapıyorum, ülkeme katkıda bulunduğum inancıyla yoluma devam ediyorum. Çok "ben"li bir sohbet oldu. Hoşgörün...