En son yazıda Süleyman Demirel'in bir üniversitede yaptığı konuşmadan bahsetmiştim ve oturaklı bir global lider olarak konuştuğu ve davrandığı zaman ne kadar hayranlık uyandırdığını söylemiş, ne olurdu siyasî hayatının şu son günlerinde genç siyasîlere danışmanlık yapabilse, ülkede barış ve sevginin yaygınlaştırılmasına katkıda bulunabilse demiştim. Ama Türk siyasî hayatında barışsever, mütevazı ve bilgili politikacı tipinin pek prim yapmadığını, politikada hırçınlığın puan kazandırdığını ifade etmeye çalışmıştım. Süleyman Demirel'den sonra yazımı yazıp gönderdim. Öğleden sonraki oturuma da katıldım. Çünkü bu oturumda iş dünyasından liderlerin katılacağı bir panel vardı. Bu panelin konuşmacılarından biri de İshak Alaton'du. Yaşının seksene yaklaştığını belirten Alaton bu yüzden bazı şeyleri artık daha rahatça ve çekinmeden ifade etmeye başladığını belirterek başladığı konuşmasında, son yıllarda birçok duayen iş adamının yaptığı gibi gerçekleri acı da olsa dile getirdi. Son zamanlarda yaşananlara da ilaç olacak konuşmasının kısa bir özetini sizlere sunmayı zevkli bir görev sayıyorum: "Bundan yarım asır evvel milli geliri baz alarak bir kıyaslama yaparsak, 1950'lerde sekiz Koreli bir Türk yaparken yaklaşık 4 Japon 1 Türk ediyordu. Bizim milli gelirimiz fert başına yıllık 200 dolar iken onların 20 ve 50 dolar civarındaydı. Şimdi ise beş Türk bir Koreli yedi-sekiz Türk bir Japon etmiyor. Neden böyle olduğunun birçok sebebi var muhakkak. Ama ben bu sebeplerin en önemlisini keşfettim sonunda. Bizler kavgacı insanlarız. Herkesle her ortamda kavga ediyoruz. Ailede şirkette, okulda, toplumda, siyasette, milletlerarası münasebetlerde hep kavga ediyoruz. Yıllarca etrafımızdaki bütün komşularımızla kavgalı idik, halen de bir bakıma öyleyiz. Özellikle siyasi hayatımızda kavga bitmek bilmiyor. Cumhuriyet kurulalı beri hiçbir problemimizi masa başında barış içinde çözdüğümüz vaki değil. Lozan derseniz o cumhuriyet ilan edilmeden önce idi. Hep düşünüyorum şimdi geriye doğru dönüp. Mesela İsmet İnönü 1945'lerde 50'lerde Adnan Menderes, 'Madem demokratik hayata geçtik, Adnan Bey bundan sonra seçileni destekleyelim. Kavga etmeyelim, ama doğru bildiklerimizi kibarca ve barışçı bir üslupla ifade edelim' diyebilseydi. Demokratik hayatımızın başlangıcına bu anlayış hakim kılınsaydı, şimdi bir Türk bir Japon ya da en azından bir Koreli ederdi. Ama yıllarımızı kavgalarla heba ettik... " Yazık değil mi? İshak Alaton'dan aklımda kalanları özetledim. Şimdi bütün herkese soruyorum. Eğer bizler gerçek vatanseverler, gerçek vatandaşlar idik ve bu kavgaları vatan için millet için yaptı isek, neden sekiz Türk bir Koreli etmiyor? Bu kavgaları şahsi çıkarlar için yaptı isek ayıp değil mi, yazık değil mi? Milletin sesine kulak veren ve olgun dünya vatandaşı olmamız yönünde gayret gösteren herkese teşekkür ediyorum. Böyle insanların her kesimde çoğalması ümit veriyor. Ülkeyi kavgaya, kargaşaya sürükleyerek şahsi çıkar peşinde koşanlar hâlâ var ise, onları da en ağır şekilde kınıyorum. Keşke Süleyman Demirel, o toplantının öğle sonunda da dursaydı da, İshak Alaton'un dediklerini duysaydı ve vereceği cevap var idiyse verseydi de dinleseydik diyorum. Şimdi bu konuların iş dünyamızla ne alakası var diyenlerden de özür diliyorum...