Bugün ne yazayım? Öyle ya, köşende istediğin gibi hava basabilir, istediğine dalaşabilir ve istediğin konuyu okuyucularınla paylaşabilirsin. Ama ülkeye, millete katkı sağlayacak bir şeyleri gündeme getirmek, bunu yaparken de insanları incitmemek, kaş yaparken, göz çıkarmamak gibi hassasiyetleriniz varsa işiniz zor oluyor. Beynimiz biraz fazlaca fosfor harcıyor. Bugün de böyle oldu. İşte yazı... Mâlum, yaşlılık dönemlerinde insanların bazı sağlık problemleri oluyor. Hani Anadolu insanı "Makine eskidi ay oğlum" der ya o hesap. Ablamızın kalp ritminde bazen düzensizlikler oluyor. İstanbul'a gelmişken yeğeninin tavsiye ettiği bir profesör hanıma giderken, yol muhabbeti şeklinde, bendenizin teşhisi; ablanın fazla hassas ve aşırı derecede merhametli olmasından kaynaklanan ince ruh halinin bu tür hallere sebep olacağı, önemli bir şeyinin olmadığı tarzında oldu. Muayeneden sonra içeriye bendenizi çağırdılar. Tevazu sahibi, gerçek bir bilim insanı olduğu, her halinden belli olan profesör hanımın teşhisi, benim hasta yakını olmam dolayısıyla söylediklerimle büyük çapta uyuşmuş. Şimdi yazımın neden kaleme alındığına gelelim... Profesör hanım şöyle diyor: "Önüne gelen MR, tomografi, ultrason, röntgen, tahlile gönderiliyor. Aslında her yaşın gereği olan bu hastalıkları daha makul ölçülerde karşılamak gerek. Ben hastalarımı gerek özel gerek resmi olsunlar teşhiste zorlanmadıkça bu tür külfete sokmuyorum. Ayrıca ilaçlar konusunda da aşırılığa karşıyım. Uygun gıda ve hareket rejimleri ile bu hastalıklar daha kolay atlatılır. Yeter ki hastalara yeterli zaman ayrılıp, kendileri ikna edilsinler ve psikolojik olarak rahatlatılsınlar." Buyrun size uzmanının ağzından milyarlarca dolar para ve de kucak dolusu mutluluk ve rahatlıklar getirecek bir tespit. İyi hafta sonları dilerim.