"Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz/Görünür şahsın rütbe-i aklı eserinde..." Yaşım altmışbir, kendime göre hayatı derinlemesine yaşamış çoğu kimse için erişilmez sanılan birçok iş ve makamda bulunmuş, ama hayatım boyunca hiçbir zaman (çok affedersiniz) yalakalık yapmamış bir Anadolu çocuğuyum. Bilenler bilir. Bilmeyenlere ne denir? Geçen günkü yazımda her zaman olduğu üzere içimden geldiği gibi ve de her şeyi vaki olduğu gibi anlatmışımdır. Bu davranış tarzım dolayısıyla "saftorik" olduğum söylenir ve elhak doğrudur da. Ama bu özelliğim insanları imrendirecek dostluklar kurmama yardım etmiştir. Hayatımdan memnumum, nazar değmesin. Öyle çok fazla beklentisi olan biri de değilim. En büyük derdim bana bu kadar imkânları sunmuş olan milletime yeteri kadar hizmet edemeden göçüp gitmektir. Bu konuda da elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama özellikle zamanı ve enerjimi değerlendirmede büyük eksikliklerim var. Bütün bunları geçen yazımdan dolayı bana takılan bir köşe yazarı arkadaşa bilgi olsun diye yazdım. Biraz da "Eşrefpaşa" kültürüyle yoğrulmuş biri olduğumdan dediğimin arkasında durmak raconunu da benimsemişimdir... Gelelim köşemizin mevzuuna. Yazı konusu bulmak için herkese takılırım. "Sence yarın ne yazmalıyım?" diye. Çoğu zaman işe yarayan bir metottur. Bugün de öyle yaptım. Yazlıkta beraber olduğumuz "melek tabiatlı" biri olarak temayüz etmiş bir tıp doktoru arkadaşa aynı soruyu yönelttim, işte verdiği cevap: "Abicim, millet sağduyuyla ülkenin geleceğine büyük katkılarda bulunacağına inandığı siyasi bir kadroya, bu defa daha büyük bir oy oranıyla yeniden hizmet imkânı sundu. Gayet demokratik bir şekilde Meclis teşekkül etti, cumhurbaşkanı seçildi, hükümet kuruldu, bugün yarın güvenoyunu da alacak. Şimdi iş artık bütün millete ve özellikle 'iş dünyamız'a düşüyor. Bu her millete nasib olmayan siyasi ve sosyal istikrar ortamını, her türlü girişim, yatırım ve faaliyetle desteklemek iş adamlarımızın ve hepimizin boynuna borçtur. Bu mealde bir yazı hoş olur..." Medyada kopartılan ve tiraj ve reyting almaya dönük haber ve yorumları bir tarafa bırakıp "işimize bakalım"... Çünkü yüzelli yıllık bir gecikmenin etkilerini ortadan kaldırmak zorundayız. Herkesin bu konuda yapabileceği bir şey olduğuna yürekten inanıyorum. Hiçbir şey yapamayanlar "çenelerini tutsunlar" yeter...