İşin püf noktası!

A -
A +

Son on yıldır işletme yönetimi konusunda, dinliyor, okuyor, görmeye çalışıyor, konuşuyor, yazıyor, meraklısını bulunca tartışıyorum. Hani derler ya 'işin püf noktası'nı yakalamak önemlidir diye. Bendeniz de yirmi beş yıla yakın esnaf kültüründe yoğrulan, yirmi yıldır resmi ve özel sektörde yöneticilik yapmış, biraz da (yirmi yıl kadar) bu konuda mürekkep yalamış biri olarak yıllardır işin püf noktasını yakalamaya çalışıyorum. Sahi siz bu "Püf Noktası" deyiminin nereden çıktığını biliyor musunuz? Bilmeyenler için özetleyeyim müsaadenizle. Diyarın birinde bir çeşmi bülbül ustasıyla çırağı varmış. Çeşmi bülbül malum iki renkli camdan yapılmış zarif vazolar ya da gül suyu ikramı için kullanılan bir cam eşya... Uzun yıllar sonra kalfalığa yükselen çırak, ustasından adet hilafına "ustalık beratı"nı istemeye başlamış. Ustasının henüz erken olduğunu, mesleğe tam vakıf olmadığını söylemesine rağmen çok ısrar edince ustası biraz da kızarak ustalık belgesini vermiş... Yeni usta tezgahını kurmuş, zevkle ve şevkle imalata başlamış. Fakat sonu hüsran!.. Sanatın bütün inceliklerine riayet ederek ürettiği çeşmi bülbüller soğuma raflarından ele alınınca kırılıp dağılıyormuş... Kısa keselim, çırak tekrar ustasına döner. Yalvarır yakarır, sabretse iki yılda alacağı ustalık belgesi için usta onu beş yıl daha çalıştırır. Çırağının insanî yönden de olgunluğa kavuştuğunu gören usta, bir gün onu yanına çağırır ve "Bak evlat" der, "Çeşmi bülbülleri soğuma rafından alınca, dip tarafında kalan cam uzantısına şöyle bir 'Püf' diyeceksin. O saç kılı kadar bir şey olan cam parçası püfleyince düşerse, çeşmi bülbüller tamamdır. Püf deyince cam orada kalırsa hepsini kır yeniden imal et, şimdi işin inceliğini anladın. Var şimdi dükkanını aç, ben hakkımı helâl ettim, sen de helâlden kazanmaya dikkat et" der. İşte "İşin Püf Noktası" bu rivayet üzere çıkmıştır... Şimdi, gelelim insanoğlunun var olduğu günden beri gündeminden hiç eksik olmayan "yönetim işi"nin püf noktasını söylemek gibi iddialı ve havalı, bir şekilde başladığımız yazıyı tamamlamaya. Bunun ne kadar zor olduğunu takdirlerinize sunarım. Ama her işin bir "püf noktası" olduğuna göre bunun da olmalı değil mi ya? O halde şimdi gözlerinizi kapatın ve "yönetim işi"nin püf noktası nedir şöyle bir düşünün. Bakalım, bendenizin iddiama katılanlarınız olacak mı? Yönetimin püf noktası Gerek kendi tarihimizden süzdüğümüz, gerekse Batı ve Uzak Doğu kökenli yönetim model ve sistemlerini biraz dikkatlice incelediğimiz zaman yönetim işinin püf notasının "istişare etmek" olduğunu söylemek mümkün görünüyor. Yani "danışmak"... Mesela son yılların gözde konuları, toplam kalite yönetimi, takım çalışması, yöneticilik değil liderlik, taylorist değil, kuvantumcu olmak, öğrenen olmak ve benzeri bütün yönetim alet ve sistemleri "istişareyi kurumsallaştırmaya" gayret etmektedirler. Sizce yönetimin "püf noktası" ne? Yazın gönderin, yayınlayalım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.