İskoç pazarlığı

A -
A +

Hiç satış yaptınız mı? Yaptıysanız bilirsiniz müşterilerin çok çeşitli karakterde olduklarını. Bazıları gelir, alır gider. Böylelerinin tadına doyulmaz lakin, bu tür fazla değildir. Genelde biraz soran soruşturan, ama satıcıyı fazla üzmeden satışın müspet veya menfi sonuçlanmasını sağlayanlardır. Bunlarla da problem fazla olmaz. Bir de kılı kırk yaranlar vardır. İnsanı pes ettirirler, ancak bunlarla da başedebilirsiniz. Fakaaat! Her şeyi tamamladım, satış bitiyor ümidine kapıldığınız anda pazarlığa başlayıp bunu bıktırıncaya kadar devam ettirenlerden bir tanesi yüz müşteriden fazla yorar insanı. İşte bendeniz bu sonuncu sınıftanım. Benimle alışverişe gelen herkes utanır davranış tarzımdan. Satışta pazarlık etmekten vahşî bir zevk duyarım. Çoğunlukla hanım dayanamaz; ya uzaklaşır ya da işi satıcının tarafını tutarak bağlar. Hani meşhur hikâyedir. İskoç'un biri -diyelim- ayakkabı alacak. Saatler süren pazarlıktan bunalan satıcı, İskoç'un teklif ettiği fiyatı kabul eder. İskoç mızıklanır, yine son fiyatın yarısını teklif eder. Satıcı bunalır, o fiyatı kabul eder. İskoç yine yarı fiyat teklif eder. Sonunda satıcı krize girer ve "Al kardeşim şu ayakkabıyı ve dükkanımı terket, yoksa elimden bir kaza çıkacak!" deyince İskoç "O zaman iki çift ver!" der ya, işte o hesap... Yani pazarlıkta sinirleri kuvvetli olmak satıcı yönünden 1 malın kalitesi ve fiyatından emin olmak, alıcı yönünden satın almayı bilme gücü kadar önemlidir. Ancak, her satıcı da öyle dayanamayıp "al şunu da git başımdan" tavırlı değildir. Ölçüyü kaçırmamak da lâzımdır... Sonuç olarak pazarlık etmek her iki taraf için de bir sanattır. Kabiliyet gerektirir... Gençler satışı bağlarlar! Bütün bu söylediklerimin ışığında yıllardır süren, yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğimiz "Kıbrıs pazarlığı"nı değerlendirmeye çalışıyorum. Eğer bizim takip edemediğimiz görüşmeler esnasında Rauf Denktaş kendi tabiriyle "Rum"a "Yetti gayri al ne alacaksan" dedirtmeye çalıştı ise ne âlâ. O zaman İsviçre'ye gider, bıktırıcı pazarlığın meyvelerini toplardı. Yok eğer "Rum" Rauf Denktaş'a "Al kardeşim git başımdan" dedirtme başarısını gösterdiyse, o zaman Rauf Denktaş'ın bu pazarlığı yürütmekten vazgeçmesi gerekirdi. Zannederim durum böyle gelişti!.. Şimdi gençler son zamanlarda satış tekniklerine yeni bir istikamet veren "kazan-kazan" yani "satıcı da alıcı da kazanmalıdır" prensibine göre meseleye yaklaşıp satışı bağlarlar. Çünkü "İskoç pazarlığı"nın modası geçti.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.