İzmir'in Otogarı!

A -
A +

Aslında bugün daha derin mevzulara dalacaktım. Ama İzmir'de öyle bir şey yaşadım ki, yazmadan edemedim. Belediye bürokratı olduğum ve de "Menemen Destisi" gibi meclis oturumlarında oturduğum yıllarda çok uzun tartışmalar sonunda yapılmasına karar verilen İzmir Otogarı'na torunları bırakmak üzere Bayraklı semtinden yola çıktım. Bugüne kadar ilk defa İzmir Otogarı'na gidiyorum. İzmirli olduğum için çok kısa bir tarif yeterli olur sandım. Otogarın mevkiini bildiğim için önce Bornova'ya yöneldim, sonra Çeşme-Aydın yönünü buldum. Ancak Bayraklı'dan bu kavşağa kadar otogar istikametini gösteren hiçbir bilgi yoktu. Neyse otogar istikametini normalden daha küçük harflerle belirten levhayı görüp o tarafa yöneldik ve otogar giriş kapılarını bulduk. Ancak "Buradan özel araç giremez" yazılı ve sözlü ikazını aldık. "Neden giremez?" olduğunu anlamamız zaten 45 derece sıcaklıkta mümkün değildi. Otomatik kartlı girişin kulübesinde oturan memura otogara nasıl gireceğimizi sordum, cevap "Anlatsam da bulamazsınız abicim!" oldu. Adam haklı çıktı, anlatmamakta, çünkü otogarın etrafında tam bir tur yaparak ve üç defa yön sorarak otomobil giriş kapısını bulduk. Basın arabasına ücretsiz olduğunu söylediler o kapıdan girdik. Otoparka yönlendirildik. Görevli arkadaşa "Kardeşim çok eşyamız var, önce eşyaları gideceğimiz şirketin peronuna indirelim. Sonra arabayı parka alırız" dedik. Görevli öyle bir imkanın olmadığını söyledi. Eşyaları taşımak için bir araba aradık. Yaklaşık üçyüz metre ilerde bulabileceğimizi öğrenince, o sıcakta bütün eşyayı sırtladık. Otoparktan peronlara giriş merdiveni tamamen ters konumda düşünülmüş. Neyse peronların olduğu bölgeye kapağı attık. Ancak bu defa hiçbir fonksiyonel faydası olmayan yüzlerce metre karelik boş alanları geçerek otobüslerin bulunduğu peronlara ulaştık. Bir "ergonomi faciası!" Halbuki koca İstanbul'un otogarında arabanızla peronların yanına yaklaşır yolcunuzu uğurlar geçer gidersiniz. İzmir Otogarında insanlara bu kadar eziyet edecek bir "estetik yapıyı!" kimler düşünmüş, kimler karar vermiş, kimler inşa etmiş, hayret ettim. Tam bir "ergonomi faciası!" Daha macera bitmedi ki! Torunları yolcu ettikten sonra girdiğimiz kapıya yöneldim, çıkışta basın kartını gösterdim. Görevli "Buradan çıkamazsınız" demez mi? "Kardeşim yarım saat önce buradan girdim, neden çıkamıyorum?" "Abicim çıkmasına çıkarsın da, üç buçuk milyonu benim maaştan keserler, zaten on milyon yevmiyem var. Gözünü seveyim, şimdi geri geri diğer kapıya git" dedi söylenerek. Arkama biriken onlarca aracı geri geri hareket ettirerek açtıkları aralıktan sıyrılıp "Çıkılması gereken kapıyı" bularak kendimi dar attım dışarıya. Milyarlarca masraf yapılarak, yolcuya nasıl eziyet edilen bir otogar inşa edilir görmek isteyen "İzmir Otogarı"nı ziyaret etsin. Umarım "Universiade" milletlerarası olimpiyat oyunlarına gelen misafirler otogarı kullanıp bir yerlere gitmeye kalkmazlar. Ele güne ayıp olur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.