John Naisbitt'ten öteye...

A -
A +

Turgut Özal'ın başucu kitaplarından olarak takdim ettiği Mega-Trends 2000 kitabının yazarı John Naisbitt'le ilgili bir yazı yazmıştım geçenlerde. Geçtiğimiz pazartesi günü kendisini iki saat dinleme imkânı bulduk. Akbank'a, CSA (Ünlü Konuşmacılar Ajansı) ve Hürriyet Gazetesi'ne teşekkür ederiz. Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu'nun değişimin hızının arttığını kronolojik karşılaştırmalarla çok güzel ortaya koyan her zamanki sevimli ve sıcak üslubuyla açış konuşmasını yaptığı toplantıda Naisbitt 6. defa geldiği Türkiye'de oldukça rahat bir konuşma yaptı. Naisbitt'in en önemli tesbiti, "geleceği tahmin etmenin en güvenilir yolu, şimdiyi anlamaktır" oldu. Birçok örnek verdi bu konuda. Ama bizi en fazla etkileyen Avrupa Birliği'nin geleceği ile ilgili tesbitleri oldu. Naisbitt'e göre AB, 700 yıl birbirleriyle kanlı bıçaklı olan Avrupa milletlerinin, bu bitmez tükenmez kavgalara son vermek için başlattığı en büyük jeopolitik değişimdir. Ancak "şimdi"lerde Avrupa Birliği müthiş bir kimlik bunalımındadır. Ne yaptığını ve nereye gittiğini bilmemektedir. Şu günlerde hazırlanan AB Anayasası 285 sayfalık bir canavardır. Bu haliyle onaylanması mümkün değildir. Bu anayasa oylamaya sunulup kabul edilmediğinde Avrupa Birliği "oluşum süreci" gerçek olarak başlayacaktır. Ancak yakın bir gelecekte tüm dünyada tek bir ekonomi olacaktır. AB de bunun önemli bir yapı taşı olacaktır. Türkiye bu süreçte önemli rol oynayacaktır. Ancak, bundan 6 yıl önce "10 yıl sonra Avrupa dünyaya nam salan bir ekonomik güç olacak" (cümle bana ait) diye Madrit'te haykıran Avrupalı liderlerin dedikleri pek gerçekleşecek gibi görünmüyor. Çünkü son yıllarda AB üyelerinin çoğunun ekonomisi kötüye gidiyor. Bu gidişle AB gelecekte küresel büyümenin itici gücü olamaz ve "Romalaşan" Amerikan İmparatorluğu'na karşı bir güç oluşturamaz. Bütün bunlara karşı çıkan soru ve tenkitlere verdiği cevap ise, "Ben skora bakarım, skor levhası AB'nin iddiasını kanıtlamıyor." Ancak bütün bunlara rağmen AB konusunda iyimser olduğunu söyledi Naisbitt ve konuşmasını tüm dünyanın dikkatle takip ettiği Çin'e doğru yöneltti. "Çin'de komünist filan kalmadı. Sanayi devriminden itibaren dünyanın fabrika sahası önce İngiltere'ydi, sonra sırayla ABD ve Japonya-Kore bu görevi üstlendi, şimdi sıra Çin'de. Şu anda taklitçilikle işe başlayan Çin, yakın gelecekte kendi teknolojisini üretecek. Birkaç yıl önce Çin Devlet Başkanı Ziyang ile iki saat İngilizce sohbet ettik. Onun fevkalade İngilizce bildiğini çoğu kimse bilmez. O görüşmede bana Abraham Lincoln'ün bir konuşmasını ezberden nakletmişti..." Demesi O ki: "30-40 sene sonra Çin ABD'ye kafa tutabilir. Ancak o zaman tek bir ekonomi olacağı için bu kafa tutmanın bir kıymeti harbiyesi olmaz!" Önemli olan, dengeyi kurabilmek!.. Naisbitt'in diğer konularda ve özellikle "Teknolojinin maddi harikalığı ile insan soyunun manevi taleplerini dengelemeyi öğrenmeliyiz" özdeyişiyle ifade edilen ve insan ruhu ve inanç dünyasının önemini ortaya koyan fikirlerini kısaca dinleyince, insanımızın bir gün gelip kendi değerlerine sahip çıkacağı günleri hayal ettim kendi kendime. Türk fikir ve düşünce dünyasının gerçek duayenlerini mesela bir fizikle-metafiziği belki de dünyada en iyi sentezleyen kişilerden olan Ömer Öztürkmen'i bu şekilde ilgiyle dinlesek neler olurdu şimdiye kadar bu ülkede diye elimde olmadan hayıflandım. Çünkü Naisbitt ve benzerleri işi ruha kadar getiriyorlar sonra insanları o kargaşa içinde bırakıp gidiyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.