Ormanlarla ilgili bir yazı okumuştum bir yerlerde. Ormanların tek tek canlı ağaçlardan meydana geldiğinin dışında, ormanın; ağacı, otu, toprağı, suyu, hayvanı, havası ile bir bütün olduğu ve bu bütünün de canlı gibi hareket ettiği anlatılıyordu. Yenileşme zamanı gelen ormanın kendi kendini bir şekilde tahrip ettiği, bunun için yangınları fırsat bildiği, yangının yayılması için bazı ağaç kozalaklarının, özellikle çam tipi ağaç kozalaklarının bazen bir kilometre öteye sıçradığını yazıyordu. Sonunda da ormanın yeni fidanlara yer açtığı ve böylece yenilendiği anlatılıyordu... İlk anlarda insana ürperti veren bu kendi kendini yok ediş olayının, düşünüldüğü zaman gerçekten gerekli olduğu kavranıyor. Şimdi ormanlar sıkı korunduğundan, bu yenilenmeye imkân vermek için belli bir plan dahilinde kesiliyor ve yerine yeni fidanlar dikiliyor... Ekonomik hayatta da büyük boyutlu krizler aynı etkiyi yapıyor diye düşünüyorum. Bu tür krizler olmasa, ekonominin aktörleri kaynaklarını daha verimli kullanma veya verimli yeni kaynaklar bulma konusunda yeterli gayreti göstermiyorlar. Yani insanoğlu devamlı değişen ortama uyum sağlamada gereken özeni ve hızı göstermiyor. O zaman eskimiş koca koca ağaçların gölgesinde kalmış genç fidanlar misali yeni fikirler yeni buluşlar yeni ve daha etkili yönetim tarzları ortaya çıkma imkânı bulamıyor, sönüp gidiyorlar. Tamam, biliyoruz, birçok şirket değişimi yönetme, yenilikçi (innovatif) olma, daha verimli sistemlere yer verme yönünden birçok faaliyetlerde bulunuyorlar, eğitimler yapıyorlar, danışmanlar istihdam ediyorlar, insanları bu konuda gayrete getirmeye çalışıyorlar. Ancak asırlar boyunca şekillenen kötü ve adaletsiz ekonomik düzenlerin kökten sorgulanmasına yetmiyor bu gayretler. Daha büyük ve sarsıcı uyarılar gerekiyor. İşte global krizler bu işe yarıyor. Yanisi "Bir musibet bin nasihatten evla oluyor." Bu da krize başka yönden bir bakış. Umarım insanları fazla kızdırmamışımdır!..