Cuma günü de Sabancı Üniversitesi "EDU" biriminin düzenlediği "1. Strateji Zirvesi"ndeydik. "EDU"nun açılımı Executive Development Unit, "Yönetici Geliştirme Birimi", başında da; yıllardır aynı heyecanla; ülkenin kaynaklarının yaklaşık yarısını kullanan ve ileride daha çoğunu kullanması için çalışılan özel sektöre yönetici yetiştirme, daha etkili ve doğru karar almalarına yardımcı olma konularında kafa yoran Dr. Oğuz Babüroğlu var. Yerli yabancı birçok lider ve yöneticinin başarı hikayelerini kendi ağızlarından dinlemek çok zevkliydi doğrusu. Çünkü liderlerin hikayelerini röportaj ve kitaplardan okumak yetmiyor. Çünkü o satırlar arasında liderin başarısına temel teşkil eden özelliklerini göremiyorsunuz. Kendisi anlatınca, sözlere "beden dili" ve "ruh dili" de (bu da benim literatüre katkım olsun) eşlik ediyor. O zaman başarının temellerinde yer alan pırıltılardan birkaçını sezmek imkanı doğuyor. Konuşmacıların hepsi konularının uzmanı kişilerdi. Ancak bir köşe yazısında hepsinden bahsetmek mümkün olamıyor. Ancak içlerinden ikisi herkesi çok etkiledi. Jan Nahum, TOFAŞ ve FIAT İTALYA'daki görevleri sırasındaki strateji geliştirme süreçlerini öyle tatlı bir heyecan ve adanmışlıkla anlattı ki, sanki yine o günleri yaşıyordu. TOFAŞ'ta yıllarca uygulanmaya çalışılan Toplam Kalite Yönetiminin istenen sonuçları vermemesinin esas sebebinin "Katılımcı bir yaklaşımı becermek" olduğunu belirtti ve çalışanları işin içine katan bir yönetim stratejisinin nasıl mükemmel sonuçlar verdiğini anlattı. FIAT İTALYA'ya üst yönetim görevine geldiğindeki tesbiti çarpıcıydı. "FIAT'a gittiğimde üst yönetim, vaktinin % 97'sini günlük ve rutin işlere, ancak % 3'ünü gelecekte ne olup biteceğine konuşmaya ayırıyorlardı..." 2 yılda dünyanın dört bir yanındaki FIAT fabrikalarının üst yönetimiyle yedi arama konferansı ve sayısız değişik özellikte toplantılar yaparak FIAT'ın vizyonunu tesbit etmişler. Şimdi o vizyon FIAT'ı çekip götürüyor. Jan Nahum'dan sonra kim gelirse gelsin dinleyicilere tat vermez hükmünü vermiştim ki, sahneye Hedef-Alliance Holdinginin Başkanı Ethem Sancak geldi. 1987 yılında sıfırdan başlayarak bugün için 1.5 milyar dolar ciroya sahip bir ilaç dağıtım sistemini kuran Ethem Sancak "Siirt" kültürünün bütün avantajlarını çok ustaca kullanarak gerçek bir iş liderinin fotoğrafını kafalara ve gönüllere yerleştirdi. Müşteriye odaklanmak... Stratejilerinin temelini "Müşteriye odaklanmak" olarak belirleyen Hedef Grubunun Başkanı; onbeş yılda elde ettikleri ve sonunda uluslararası bir ortaklığa başı dik şekilde attığı imza ile taçlandırdıkları başarılarını o kadar sade ve tabii bir şekilde anlattı ki, zannederim dinleyen herkes onun yaptığı işe soyunmayı düşünmüştür. Salonda bulunan çalışma arkadaşlarıyla spontan olarak kurduğu diyaloglar başarılı bir yöneticinin en önemli özelliğini ortaya koyuyordu: "Samimiyet" En sonunda zirvenin değerlendirme konuşmasını yapan yabancı bir profesörün dediklerinden birkaç anekdotla bitirelim. "Bugün burada yaşadıklarım inanılmaz güzellikteydi. Sizlerin en önemli probleminiz, dünyadaki olumsuz imajınızı silememeniz. Bırakın güzel konuşma ve sunum yapmayı, bu işin eğitimini yapabilirsiniz. Ancak dikkatimi çeken bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim. Niye devlet yönetiminden ya da devlet kuruluşlarından kimse yok. Sanayi ve devlet işbirliğini tam olarak sağlamadan başarı mümkün değildir. Özellikle Uzakdoğu Kaplanları bunu gerçekleştirerek başarılı oldular..." Not: Gerçekten duyduklarımız kitaplarda yoktu. (Zirvenin sloganı) Türkiye'de ilaç sanayiinin gazetelere ilan vermesi yasaktır. Bilmem anlatabildim mi?