Birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) sayı olarak tüm işletmelerin yüzde doksan hatta yüzde doksan beşini teşkil etmektedirler. Türkiye için bu oran yüzde doksan beşlerin üstündedir. Mesela İtalya'da on kişinin altında işçi çalıştıran işletmeler yüzde doksanın üzerindedir. Dolayısıyla iktisadi kaynakların ülkelere göre değişmekle beraber en az yarıdan fazlasına bu küçük işletmeler yön vermektedirler. Türkiye gibi devletin ekonomik hayattan el çekmeye başladığı gelişmekte olan ülkelerde KOBİ'lerin sayı ve önemleri daha da artmaktadır. Durum böyle olunca ekonomik kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması için en az büyük işletmeler kadar bü işletmelerinde iyi yönetilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Ancak büyük işletmelerde bile yönetimin iyileştirilmesi için yapılması gereken şirket içi eğitimin öneminin tam olarak anlaşılmadığı ve bu konuya gerekli gayret, zaman ve imkân ayrılamadığı düşünülürse, KOBİ'lerde işin zorluğu daha bir ortaya çıkmaktadır. Özellikle küçük işletme sahiplerinin operasyon ve rütin işlerle daha yoğun ilgilenmeleri gereği bu insanların bu tür eğitimlere katılmalarını daha da zorlaştırmaktadır. Ancak her şeye rağmen bu eğitimlerin etkili bir şekilde yapılması hayati önem arzetmektedir. İş ve Yönetim dünyamızın duayenlerinden Feyyaz Berker bey enflasyon oranının seksen doksanlarda seyrettiği günlerde bir sohbetimizde 'Verimlilikte yüzde bir artış enflasyonda yüzde on düşmeye sebep olur' demişti. Hadi şimdi yüzde bir düşürsün diyelim. Sonuç olarak kaynaklarımızı en uygun ve verimli kullanmak zorunluluğu bitmez bir yolculuktur. İşte yaklaşık dört milyon üyeye sahip Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu'nun (TESK) düzenlediği "Kalite ve Yönetim: Küçük İşletmeler İçin Bir Kazanım Yolu" konferansı bu yüzden ilgimi çekti. Almanya ve Belçika'nın yanında on'a yakın akdeniz ülkesi meslek kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı toplantıda küçük işletmelerde kaliteli mal ve hizmet üretimi için ISO standartlarının ötesinde yönetim kalitesinin gerçekleştirilmesi ana hatlarıyla tartışıldı. Kültürümüze uygun çözümler... Genel havası itibariyle konuyu gündeme getirme açısından faydalı bir toplantı idi. Ancak konuşmacıların yaklaşım tarzları ve uygulamadan verilen örnekler her ülkenin kendi kültürüne uygun çözümlere kafa yormasının önemini ortaya bir kere daha ortaya koydu. Aslında konferans sırasında yanımda oturan dernek başkanlarından birinin "Adamlar bizden aldıklarını allayıp pullayıp bize satıyorlar. Henüz Avrupa'da tabaklanmamış deri kokusundan geçilmezken bizim Ahi Evran kültürümüze dayalı Loncalarımız daha o zamanlar 'Kalite Standartları' belirlemişlerdi" diye hayıflanması enteresandı. Ata sözleri bazen imdada yetişir malum. 'Ev danası öküz olmaz' derler. Kendi insanımızın dilinden ve gönlünden anlayan konuşmacılarımız, eğitimcilerimiz ve danışmanlarımız bol olsun!