Herkesin derdi kendine büyüktür derler. Bendenizin de derdi yıllardır 'ülkede her alanda yönetimin kalitesini artırmak için neler yapılabilir'e kafa yormak... Gerçekten öyle örnekler yaşadım, duydum ya da gördüm ki bu konuda. Aynı şirketin yeni bir yönetimle şaha kalktığına, bir başkasının el değiştirince battığına şahit oldum. Bu konuda siyaset alanında da enteresan örnekler yaşamadık mı? Özal öncesi nerdeyse batma noktasına gelen Türkiye bir anda şaha kalkmadı mı? Özal'dan sonraki siyasilerin ülkeyi yangın yerine çevirmelerini hatırlamıyor muyuz? Aynı durumu son sekiz on yıl içinde yaşamadık mı? İşte bu yönetim işi hem ilim hem de sanat olma yönüyle çok çetrefil bir konudur. Bu işin üstesinden gelebilmek için okumak, araştırmak, danışman istihdam etmek, çalışma arkadaşlarıyla beraber sabırla ve kararlılıkla şirket kültürüne uygun bir eğitim programları düzenlemek ve bu işin bitmeyen bir süreç olduğunun farkına varmak gerekmektedir. Bütün gelişen ülkelerde olduğu gibi bizde de gerek devlet kuruluşları gerekse özel sektör şirketleri kısa zamanda çok hızlı büyümenin sebep olduğu bazı yönetim problemleriyle karşı karşıya kalmışlardır. Bu durum kısa zamanda mahalle bakkallığından orta boy bir markete savrulan bir işletmede patronun 'bakkal amca' mantığıyla 'her şeyi ve en ince teferruata kadar kontrol altında tutmak hevesi!' ile şirketin büyümesini engellemesi modeliyle en güzel şekilde modellenebilir. Yapılması gereken, yönetim işine bir şekilde bulaşanların bu işin bilimsel yönünün olduğunu kabul ederek bir an önce okumaya vakit ayırmalarıdır. Aksi takdirde gerek kamuda, gerekse özel sektörde kaynak israfı devam edip gidecektir.