İnsan vücudu bilinmez sırlarla dolu bir muamma. Bilmece yani... Bilinebilen yönleriyle de insanoğluna ilham vermeye devam ediyor. Özellikle yönetim biliminin bu muazzam sistemden çıkaracağı birçok ipucu var. En bilineni vücutta bir baş olur. İkinci bir baş sistemin paralize olmasına sebep olur. İşte bu başta nasıl oluştuğu kesin olarak bilinemeyen mesajlar vücuda yayılıyor. Bazı mesajlar istem dışı olarak yayılıyor. Kalp atıyor, ciğer hava dolup boşalıyor, karaciğer kanı aynı kalitede tutmak için akıl almaz enzimler üretiyor. Bu mesajlar için durup düşünmemiz gerekmiyor. Diğer bir mesaj türü insanın şuurlu olarak ürettiği mesajlar diye biliniyor ancak bunlarında önce kalp denilen gönülde mi, yoksa beyinde mi üretildiği tartışmalı. Sonuç olarak bu mesajların vücudun en ücra köşesine, en uçtaki hücresine kadar iletilmesi gerekiyor. Bu iş beyindeki nöron hücrelerinden başlayıp, akıl almaz mükemmellikte bir sinir ağı sayesinde mümkün oluyor. Bu ağın bir bölümü arızalandığı takdirde mesajların ulaşamadığı o kısım fonksiyonlarını yerine getiremiyor ve zaman içinde vücudun tamamı bundan zarar görüyor... Aynı minval üzere bir otomobili düşünebilirsiniz. Motordan alınan güç otomobilin bütün sistemlerine kesintisiz bir şekilde aktarılamazsa o otomobil iş göremez... Şimdi herkesi kırıp geçiren bir patronun sebep olduğu, kimsenin konuşmaya cesaret edemediği bir şirket ortamını düşünün. Bu kültürde mesajların kalite ve kantite kaybına uğramadan şirketin en ücra köşelerine kadar sağlıklı bir şekilde ulaşabilmesi mümkün olur mu? Olamazsa ne olur? Bünyede kanserleşme başlar, erken teşhis edilip gereken tedbirler alınmazsa şirket bir gün aniden rahatsızlanır ve ölür. Bu yüzden yönetim uzmanları iletişim yönetimin en önemli boyutudur demiyorlar mı?